Robert James Fischer, Amerikalılar’ın söylediği şekliyle; Bobby Fischer. Bir Satranç fenomeni. İzlanda’nın başkenti Reykjavik’te bir hastanade 17 Ocak 2008 Perşembe günü, uzun bir hastalık döneminden sonra, böbrek yetmezliği sonucu hayata gözlerini yumdu. Basına açıklamada bulunan arkadaşı Gardar Sverrisson ise, ölümünü Cuma günü şeklinde belirtti.
Bobby Fischer, satrancın en büyük “pazarlamacısı”ydı. Hemen her konunun, belli bir dönemin ardından kırılma noktası vardır. Sonrasında köklü değişiklikler, o güne kadar gerçekleşmemiş yenilikler yaşanır. Kimi zaman bu, bir birikimin devamında oluşur, kimi zamansa tek bir bireyin gayretleriyle gerçekleşir.
Satranç, 1970’li yılların başlarına kadar, basının ve toplumun fazla ilgisi çekmez, Dünya Birincilikleri dahi sessiz sedasız oynanırken, sahneye Bobby Fischer çıktı. 1972 yılında, 2008?de öldüğü kentte SSCB’li rakibi Boris Spassky’e karşı Dünya Şampiyonluğu unvan maçlarını oynadı. Bu maçlar esnasında ve öncesinde, bitmez tükenmez kaprisleri ve istekleri sonrasında, karşılaşma ancak oynanabildi ve Bobby, Spassky’i yenerek Ruslar’ın hegomonyasını yıktı. Satranç tarihinde görülmedik bir şekilde, Bir Amerika!lı Rus Dünya Şampiyonu!nu yenerek, ünvanı devraldı.
Bobby Fischer’in bu karşılaşmalardaki taleplerini ve tutumunu yadırgayanlar, abartılı bulanlar, hiç de haksız sayılmazlar. Ancak, satrancın bu “en büyük ustası”nın tüm bu yaklaşımları, Dünya’nın ilgisini çekebilmek adına bilinçli yaptığını düşünenlerin sayısı hiç de az değildir. Nitekim, Bobby başarılı olmuş, bu karşılaşma Amerikan – Rus çekişmesinin bir yansıması olarak algılanmıştır.
O dönemde satranç takımları ve kitap satış rakamları akıl almaz derecede artış göstermiş, satrancı bilen bilmeyen, ?asrın maçı? şeklinde nitelenen bu karşılaşmayı takip etmiştir.
Satrancın popülerliğinin beklenmedik şekilde artış göstermesine neden olan Bobby Fischer hakkında bunları söyledikten sonra, onun ?oyun gücü?nden bahsetmemek elbette olmaz. Şöyle ki; bir dönemin “Dünya Şampiyonu” nitelemesi, Fischer için oldukça sade ve eksik bir değerlendirme olacaktır. O, büyük çoğunluğun görüşüne göre; tüm zamanların en güçlü satranç oyuncusudur. O, rakiplerinde oluşan ?Fischer humması?nın mimarı Bobby Fischer?dir.
09 Mart 1943 Chicago doğumlu Fischer, 8 yaşında güçlü bir turnuva oyuncusu olarak sahneye çıktı. 13 yaşında ABD gençler ve 14 yaşında, en genç ABD şampiyonu oldu. 15 yaşında o dönemler için adeta imkansız görülecek şekilde Dünyanın en genç satranç büyük ustası oldu. 1972 yılında ise, Rusların bu spordaki ağır egemenliğine karşın Spassky’i 12.5-8.5 yenerek Dünya fiampiyonu olmayı başardı.
1975 yılına gelindiğinde Rus Anatoly Karpov ile ünvan maçı yapması beklenen Fischer, Uluslararası Satranç Federasyonu FIDE’ye bazı koşullar diretti ve aksi halde maça çıkmayacağını belirtti. Ve de çıkmadı! FIDE, unvan maçı yapılmadığı halde Karpov’u yeni Dünya fiampiyonu ilan etti. Bu olaydan sonra adeta kayıplara karışan Fischer, yaklaşık 20 yıl ortalarda görünmedi. Fischer, bir efsaneye dönüştü ve hakkında türlü söylentiler yayıldı. Tüm mesaisini onu aramakla geçiren, “Fischer takipçisi” haberciler çıkmıştı. Ve tabii bu kayıp dönemlerinde, “satranç” ondan mahrum kalmıştır.
Bobby Fischer’in satranççılar üzerinde ne denli bir etki bıraktığını ortaya koyabilmek adına sizlere fazla uzaklara gitmeden, içimizden bir örneği aktarmak istiyorum: 1980’li yıllarda, İstanbul liseler ve Milli Eğitim Türkiye Birincilikleri, Türkiye Gençler Birincilikleri’nin haricinde, gençlerin yarıştıkları yegane sahalardı. Hafızam yanıltmıyorsa, 88 ve 89 yıllarının İstanbul 2. ve 3.’sü, o yılların önde gelen genç satranççılarından Ali Ninyas Bürümcekci, lise öğrenciliği yıllarında sınav kağıtlarını, ismi yerine “R. J. Fischer” şeklinde imzalardı! Her satranç oyuncusunun kafasında ve birazda kalbinde yer tutan bir “yenilmez”i vardır. Robert James Fischer’ın şüphesiz bu anlamda çok sayıda oyuncunun zihninde yer tuttuğu bir gerçektir.
Bu oldukça değişik kişiliğin 1975 yılı sonrası, satrançtan uzak sansasyonal yaşantısına kısaca bir göz atalım: Fischer sahneye, 1992 yılında tekrar çıkıyor ve o yıllarda Amerikan ambargosunda bulunan Yugoslavya’da Spassky’e karşı asrın maçını tekrarlıyor. Satranç açısından eski öneminde olmayan bu karşılaşmayı 10-5 kazanıyor. Ancak, Yugoslavya’da oynamış olması Amerikan hükümetiyle arasını onulmaz açmıştır. Fischer’in ülkesine bir daha hiç dönmediğini biliyoruz. Anti Amerikan ve anti semitizm içerikli görüşlerini sık sık ve en sert şekilde dile getirdiği, Macaristan, Almanya, Filipinler ve Japonya’da yaşanan yılların ardından, bir suçlama yüzünden ABD tarafından iptal edilmiş “geçersiz pasaportla” Japonya’dan Filipinler’e geçmeye çalışırken yakalandı. Devamında Başkent Tokyo’da Fischer, 9 ay gözaltında tutuldu. Bu sırada Mart 2005’te İzlanda vatandaşlığına kabul edildi. Adeta İzlandalılar Fischer’e sahip çıktılar diyebiliriz. Japon yetkililer bu gelişmenin üzerine onu İzlanda’ya yolladılar ve ölümüne kadar Fischer bu ülkede yaşantısına devam etti.
Fischer?i daha iyi anlayabilmemiz için, biraz Fischer üzerine:
“Fischer!in 1960?da satranç sahnesindeki yer alışı, devrim etkisinde bir sıçrayış yaratmıştır.” Garry Kasparov, Eski Dünya Şampiyonu “Bir fenomen, satranç tarihinde bir başlangıç, bir entelektüel dev, onu sıralamada Newton ve Einstein?ın hemen yanına koyardım.? Kirsan Ilyumzhinov, Dünya Satranç Federasyonu Başkanı
“O satrancın, gurur duyduğu oyuncusu ve kılıcıydı. Bu büyük adamın anti semitizm ve delilik içinde ölmüş olması trajiktir.” Raymond Keene, İngiliz Büyük Usta ve “The Times of London” yazarı
Ve biraz da Fischer?in kendisinden aktaralım. Ondan sıradan yorumlar beklememiz olmaz. Yöneltilen soruya cevaben, eğitim üzerine:
“Okulda hiçbirşey öğrenmezsiniz. Tamamıyla zaman kaybıdır” Öğretmenler aptaldır. Hiçbir kadının öğretmen olmasına izin verilmemeli. Onlar öğretmeyi bilmezler”
Annesi üzerine: “Onunla görüşmüyoruz? Sürekli saçımı eleştiriyor ve ben bunu sevmiyorum. Dolayısıyla ondan kurtulmam gerekiyordu. Onunla bir paylaşımımız yok.”
Arkadaşlık üzerine: “Hiç arkadaşım olmaz. Sır tutmam. Arkadaşa ihtiyacım yok. Herkese her şeyi söylerim. O kadar.”
Yahudiler üzerine: “Yarı Yahudiyim. Annem Yahudi. Satrançta çok Yahudi var. Oyunun seviyesini düşürdüler. Bilirsiniz, İyi giyinmezler. Bu sevmediğim bir şey.”
Din üzerine: “En son Nietzsche”nin kitabını okudum. Dinin, sadece insanların hislerini körleştirmeye yaradığını söylüyor. Katılıyorum.?
Büyük çoğunluk satrançtan faydalanır. Satranç oyunu, bizlere düşünsel sahada kazanımlar edindirir. Ancak çok azları satranca kazandırır. Onlar satrancın yaratıcılarıdırlar. Fischer, oyun gücü ve uyandırdığı ilgi ile satranca kazandırmış, yukarılara taşımıştır. 64 kare üzerinde verilen bu entelektüel mücadelenin belki de gelmiş geçmiş en güçlü ismi, 64 yaşında öldü. Aktarmaya çalışırken kim bilir neler eksik kalmıştır düşüncesiyle; hoşçakal En Büyük Usta!
Kuvay Sanlı
Bilim ve Ütopya Dergisi