Alexander Alekhine 1892 yılında Moskova’da doğdu. Ailesi zengin ve soyluydu. 9 yaşındayken Pillsbury‘yi oynarken izledi ve büyülenmiş gibi kendini satranca kaptırdı. 4 yaş büyük ağabeyi ona oynamasını öğretti ve gelişmesinde yardımcı oldu. Bundan sonra kuvvetli oyucularla oynadığı bir dönem başladı. Satranca olan yatkınlığı o küçük yaşında bile farkediliyordu. Büyük satranç oyuncularının oyunlarının bitmek bilmez analizleriyle satranç anlayışını yetkinleştiriyordu. “Novo Vreme” isimli gazetenin satranç köşesindeki Chigorin‘in tüm oyunlarını çalıştı. 1908 yılında 16 yaşındaki genç, uluslararası maçlarda görünür olmuştu. Dusseldorf‘daki turnuvada dördüncü ve beşinciliği paylaştı. Daha sonra bir takım maçlarda oynadı ve hepsini kazandı. Devamında Hamburg ve Karlsbad‘daki turnuvalara katıldı ama başarısız oldu.
Bununla beraber 1912 Stockholm ve 1913 Schveningen turnuvalarında birinciliği elde etti. Alekhine, zamanının önemli bir bölümünü satranca harcamasına rağmen, başka ilgi alanlarına da sahipti. Eğitimli bir insandı. Çocukken çok iyi düzeyde Fransızca ve Almanca öğrenmişti. Devrimden sonra 1920’de sulh yargıcı oldu ve analitik zekasıyla kriminal olayları araştırmakta ve çözmekte olağanüstü bir başarı gösterdi. 1921 yazında en yüksek büyükustalık seviyesine ulaşınca Sovyetler Birliği’ni terketti ve dünya şampiyonluğu maçı için sponsor bulma arayışı içine girdi. Ağustos 1922’de yeni dünya şampiyonu Capablanca ile beraber Londra‘daki uluslararası turnuvada oynadı. Bu turnuvada Capablanca’nın arkasından ikinci olarak dünya şampiyonluğu için kayda değer bir aday olduğunu gösterdi. 1924 New York turnuvasında aynı performansı gösteremedi ve birinci ve ikinciliği Lasker ve Capablanca’ya bıraktı. Bu kariyerine ağır bir darbeydi. Turnuvadan sonra Lasker onun için şöyle demiştir. “Alekhine büyük bir muamma, şüphesiz ki gelişimi henüz tamamlanmamıştır.”
Oyunlarını , galibiyetlerini ve yenilgilerini analiz eden Alekhine stiline hala bir şeyler eklemesi gerektiği sonucuna vardı. Ağır bir çalışma peryodu ona Paris, Bern, Baden-Baden, Hastings, Birmingham, Buenos Aires ve Scarborough turnuvalarında önemli zaferler getirdi.
New York 1927 turnuvasının sonunda Alekhine Capablanca’nın sadece 2.5 puan gerisindeydi. Genel düşünce aralarındaki maçın Capablanca lehinde biteceğiydi. Peki Alekhine ne düşünüyordu? “Capablanca’dan 6 oyun almayı hayal etmek zor ama daha zoru onun nasıl benden 6 oyun alcağını hayal etmektir.” Maç Buenos Aires‘de yapıldı. İki buçuk ay boyunca Buenos Aires halkı dünya satrancının iki devinin mücadelesine şahit oldular. 1927 yılında Alekhine’nin rüyası gerçek oldu ve 18.5’e 15.5 gibi bir skorla dördüncü dünya şampiyonu oldu. 1929 ve 1934’de dünya şampiyonluğu için maçlar yaptı Rakibi Bogoljubov‘du ve iki maçta da Alekhine galip geldi. Skorlar 15.5 – 9.5 ve 15.5 – 10.5 idi . 1935 yılında Dr. Euwe ile bir maç yaptı ve 14.5 – 15.5 gibi bir sonuçla ünvanını kaybetti. Bu yenilgi eski formuna kavuşması için sıkı önlemler almasına neden oldu. Sigarayı ve içkiyi bıraktı. Çalışmalarını eskisi gibi yoğunlaştırdı. Sonuç olarak 1937 yılında rövanş maçında ünvanını geri aldı. Ve 1946’da ölene kadar ünvanını muhafaza etti.
Alekhine 92 yarışmaya katıldı (Beş olimpiyad 87 turnuva) 49 turnuvada birinciliği aldı ve 13’ünde de birinciliği paylaştı. 24 maçta oynadı. 17 tanesini kazandı dördü berabere bitti. Üç tanesini kaybetti. Bir tanesi kariyerinin ilk yıllarında idi diğer ikisi ise Euwe’ye karşıydı.
Tartokower Alekhine hakkında şöyle yazmıştır. “ Alekhine’in başarılarının sırrı nedir? Ne tür şartlar Alekhine’in bugünkü oyun seviyesine ulaşmasına neden olmuştur?
1. İlk olarak satrancı tüm kalbiyle sevmiştir. Satranç onun için gerçek bir bilimdi.
2. Dehası ve eğitimli oluşu.
3. Bitmek tükenmek bilmez fikirleri.
4. Kararlı bir şekilde mükemmelleşme çabası (Grunfeld ve Euwe gibi sadece varyantların incelenmesinde değil, ama aynı zamanda temaların, planların ve kombinezonların belli bir sisteme oturtulmasında).
5. Sloganı her hamlede rakibine bir sorun çıkarmak idi.
6. Sadece yenilgilerde değil, galibiyetlerde de sağduyulu olmak ve her başarıyı bir sonraki için bir basamak olarak kabul etmek.”