Fischer’in Özür Dileme Mektubunun Tam Metni
Azizim Boris,
Açılış törenine katılmamakla yaptığım saygısızlığı lütfen bağışlayınız. İzlandalı organizatörlerle para konusunda sürüp giden anlaşmazlığa kendimi fazlasıyla kaptırmam beni böyle bir davranışa sürüklemiş bulunuyor. Bunun sizi ve satranca büyük değer veren ülkeniz Sovyetler Birliği’ni rencide etmiş olmasından dolayı çok üzgünüm.
Bu arada FİDE başkanı Dr. Max Euwe’den, maçın İzlandalı organizatörlerinden, dünyanın her yanındaki satrançseverlerden ve özellikle vatanımdaki binlerce hayranımla pek ok sayıdaki dostlarımdan özür dilemem gerektiğine inanıyorum. Hepsinin beni bağışlamalarını diliyorum.
İlk oyun için maç yerinde hazır bulunmayışım üzerine, benim bir haksızlığa uğramamı önlemek isteyen Dr.Euwe, ilk oyunu ertelediğini açıkladı. Siz de bu karara itiraz etmediniz. Ancak şimdi, Rus Satranç Federasyonunun birinci oyunun hükmen size verilmesi yolunda bir istekte bulunduğunu öğrendim. Bu isteğin ortaya atılış zamanı, başlangıçta böyle bir istek bildirmemiş bulunan federasyonunuzun amaçları konusunda belli bir kuşku içine düşmeme sebep oldu.
Hükmen yenilgi isteği kabul edilirse ne kadar büyük bir handikapla karşı karşıya kalacağımı anlayacağınızdan eminim. Bu handikap olmadan bile, maçı kazanmak için 24 puandan 12’sini almanız yetmesine karşılık benim 12.5 puan toplamak zorunda olmam size belirli bir üstünlük sağlamaktadır …
Buna karşılık, bir de federasyonunuzun isteği kabul edilecek olursa, geriye kalan 23 puandan 11’ini toplamak size yetecekken ben hala 12.5 puan toplamak zorunda kalacağım. Başka bir deyişle, sizin maçın başlangıcındaki durumunuza ulaşmak için peş peşe 3 maçı kazanmam gerekir ki, dünya şampiyonunun benimle oynamak için böyle bir avantajı şart koşacağını sanmam.
Sizi gerçek bir sporcu ve gerçek bir centilmen olarak tanıyor ve sizinle oynayacağımız zevkli oyunları heyecanla bekliyorum.
Saygılarımla
Bobby Fischer
Fischer’in özür dilemesi kabul edilip, mektupta sözü geçen hükmen yenilgi isteği de geri alınınca maç, Fischer ve Spassky’nin beyazla ilk oynama hakkı için kura çektikleri törenle resmen başladı. Beyazı -ve dolayısıyla ilk hamleyi yapma hakkını- kimin elde edeceği, satranç oyuncularınca yıllardan beri başvurulan yolla kararlaştırılacaktı: Oyunculardan biri bir eline beyaz, öteki eline de siyah bir taş alarak yumruk haline getirdiği ellerini rakibine uzatacak, öteki oyuncu da uzatılan ellerden birini seçerek gösterecekti. -gösterilen elden çıkacak taşın rengi, o oyuncunun birinci oyunda kullanacağı taşların rengini de belirleyecekti.
Spassky törene tam zamanında geldi. Fischer ise yirmi dakika gecikti. İki oyuncu salonun sahne arkasında buluştular ve sonra kura çekilişi için sahneye halkın önüne çıktılar. Hakem Schmid, elindeki iki zarftan birer tanesini çekmelerini istedi. Spassky’nin çektiği zarf, taşları avucunda saklayacak oyuncunun kendisi olduğunu gösteriyordu. şampiyon iki renkten birer taş alarak ellerini arkasına götürdü. Sonra da sıkıştırdığı yumruklarını Fischer’e uzattı. Fischer Spassky’nin sağ elini gösterdi. şampiyonun sağ avucundan siyah bir piyon çıktı.
Fischer’in yüzündeki ifade değişmemişti.
Fischer İzlanda satranç federasyonunun oyuncular için hazırladığı koltuğu beğenmiyordu. Bunun yerine, Petrosian’ı yenerken oturduğu deriden yapılma büyük döner koltuğun bir eşini New York’dan uçakla getirtecek ve maçı özel koltuğu üstünde oynayacaktı.
Satranç tahtası da bu maç için özel olarak hazırlanmıştı. İzlandalı birkaç sanatkarın siyah ve beyaz mermer parçaları tahtaya kakmak yoluyla meydana getirdiği tahta başlangıçta biraz parlak bulunmuş ve maç sırasında itirazı önlemek amacıyla asitle silinerek parlaklığı biraz alınmıştı. Fischer bu konuda henüz karar vermiş değildi.
Kura çekimi için düzenlenen tören sırasında salona yerleştirilmiş bulunan pek çok tesisat da gözden geçirildi. Bunlar arasında en önemlisi, maçın oynandığı satranç tahtası üzerindeki durumu yakın çekimde göstermek üzere sahnenin üstüne yerleştirilmiş bulunan bir ekrandı. Ancak maçı ekrandan pek rahat izlemek mümkün olamıyordu. Seyirciler için daha kullanışlı bir tablo ise oyunun durumunu şema halinde göstermekteydi. Tablonun iki yanında da oyuncuların saatleri gözüküyordu ve her iki oyuncunun hamleleri için harcadıkları zamanı seyircilerin izlemesine olanak sağlıyordu. Genellikle bütün resmi maç ve turnuvalarda olduğu gibi dünya şampiyonluğu maçında da her oyuncuya 40 hamle için toplam 2.5 saat süre verilmekteydi. Dolayısıyla tarafların karşılıklı olarak kırk hamle yaptıkları bir oyun beş saat sürebilecek ve beş saatin sonunda karşılaşma sonuçlanmamışsa, oyunculardan biri maça ertesi gün devam edilmek üzere ertelemesini isteyebilecekti.
Törenin sonunda Fischer ve Spassky el sıkıştılar. İki rakip birbirlerine pek sevgiyle olmasa da mutlak bir saygıyla bakıyorlardı. Görünüşleri ise tam bir tezattı : Uzun boylu ve sarsak hareketli Fischer epeyce rahatsız görünüyor, kısa boylu Spassky ise kendinden emin bir tavırla gülümsüyordu. Ne var ki, maç ilerledikçe roller değişecek ve Spassky’nin kendine olan güveniyle gülümsemesi azalırken Fischer rahatlayacak ve gülümsemeye başlayacaktı.
Karşılıklı nezaket gösterileriyle sona eren törenden hemen sonra Fischer bowling oynamak üzere Keflavik Havaalanındaki ABD hava kuvvetleri üssü’ne gitti.
Kura çekme töreni perşembe günü yapılmıştı ancak maç, daha önce alınmış bir karar gereği, pazar günü başlamayacaktı. (Oysa ilan edilmiş bulunan haftalık programa göre oyun günleri pazar, salı, perşembe idi.) Oyunculara son günlerin sinir gerginliğinden kurtulma olanağı vermeyi amaçlayan bu karar sonucunda ilk maçın satranç tahtası üstündeki hamleleri 11 Temmuz Salı günü yapılacaktı.
Amerikan heyeti o gün akşama kadar, maça pazar günü başlanması yolunda bir tehdidi tekrarlayıp durdu. Heyet üyelerinin açıkladığına göre Fischer, ilk oyunu pazar günü oynamak arzusundaydı ve kendisinin salı gününe kadar beklemeye yanaştırmak olanaksızdı. Ancak tarafların ortak çabalarıyla bu engel de ortadan kaldırılıyor ve -görünüşe bakılırsa- geriye yalnızca oyuncular arasındaki mücadele kalıyordu.
şimdi bütün dikkatler, Fischer ve Spassky arasındaki karşılaşmalar üzerine toplanmıştı. Ancak bu, aynı süre boyunca başka mücadeleler olmayacak demek değildi. Örneğin, maçın televizyonla yayınlanması çevresinde yaratılan olay, özellikle maç başladıktan sonraki günlerde büyük yankılar uyandıracaktı. Fischer- Spassky maçının öncesinde, tartışmaların sonuçlanıp asıl savaşın başlamasının beklendiği günlerde meydana gelen durgunluk,bu ve buna benzer olayların ortaya çıkmasına ve dikkat toplamasına olanak verdi.
İzlanda satranç federasyonu, maçın masraflarının bir kısmını çıkarabilmek amacıyla (federasyonun maçın başladığı güne kadar yaptığı masrafların tutarı, ödül parasıyla birlikte 200.000ş a yaklaşmaktaydı) karşılaşmaların tamamını filme çekme hakkını Chester Fox, İNC film şirketine, oyunları hamle hamle yayınlamak hakkını da World Chess Network adlı televizyon şirketine satmıştı. Federasyon, ünvan maçının başka bir yerde ve hemen oynandığı anda canlandırılmasının özellikle televizyon şirketi için zararlı olduğunu düşünerek, maçı izleyecek ajans ve gazetelerin muhabirlerine serbest giriş kartı verilmesinden önce bir başvurma belgesi doldurup imzalamayı şart koşmuştu. Avukatı Marshall tarafından, Fischer’i sinirden çılgına döndüren sansür olarak nitelenmiş belgede şunlar yazılıydı.
“Kuruluşumuzun yetkili bir temsilcisine, 2 Temmuz 1972 günü ( ya da ona yakın bir tarihte) Reykjavik’de Boris Spassky ve Bobby Fischer arasında oynanmasına başlanacak dünya satranç şampiyonluğu maçına serbestçe girişi sağlayacak bir basın kartının verilmesi dileğindeyiz. şampiyonluk maçına serbestçe girme izni karşılığında aşağıdaki sınırlamalara uymayı kabul ediyoruz :
Göndereceğimiz raporlar yalnızca haber niteliği taşıyacak ve bunlar yalnızca haber olarak kullanılacaktır.
Göndereceğimiz raporlar, herhangi bir biçimde maçın hamlelerinin yeniden canlandırılması ya da buna benzer amaçlarla kullanılmayacaktır.
Göndereceğimiz rapor sayısı her oyunda 3’ü aşmayacak ve bir hamle, oynanmasının üstünden 5 dakika geçmeden bildirilmeyecektir.
“Bu belgeyi imzalamayan hiç bir gazete muhabiri ya da haber ajansına serbest giriş kartı verilmeyecektir.”
Federasyonun kararı, Reykjavik’de toplanmış 100’ü aşkın gazete ve ajans muhabirinin itirazlarına yol açtı. Özellikle maç oynanırken salona fotoğraf makinelerini sokmaları yasaklanmış bulunan foto muhabirleri Federasyonun kararını büyük tepkiyle karşıladılar.
Reykjavik’in en yüksek baskılı gazetesi Morgunbladid, kararı ülke anayasasına aykırı gördüğünü açıkladı ve bu tutumla savaşacaklarını bildirdi. The New York Times Reykjavik’deki muhabirlerine herhangi bir anlaşma imzalamamalarını ve salona seyirci bileti -tanesi 5 dolardan- alarak girmelerini bildirdi. The Times ise, aslında maç hakkında yapacağı yayına bir zarar vermemekle birlikte, bu kararın basın özgürlüğüne indirilmiş bir darbe olduğunu ilan etti.
New York’da WNET-TV istasyonu, dünya şampiyonluğu maçıyla ilgili yayınına daha önce de açıklandığı gibi 13. Kanalda başlayacağını, maçlardan almayı becerebildikleri sahnelerle Shelby Lyman ( McCandlsih Phillips’i esrarengiz satranç alemiyle tanıştıran büyükusta) tarafından yapılacak yorum ve incelemeleri aralıksız vereceğini duyurdu.
Maçın film ve televizyona alınması, daha sonraları az kalsın Fischer’in maçtan çekilmesine yol açacak bir tartışma konusu haline gelecekti. Ancak şimdi, maçın hemen öncesindeki durgunluk döneminde, bu konu yeni yeni ateşlenmekteydi. Ortalarda gözüken tek can sıkıcı olayın bu tartışma konusu olduğu sanılmaktaydı.
O sırada duyulan başka bir haber ise maçın üstünde birtakım uğursuzluk bulutlarının dolaştığına pek çok kişiyi inandıracak nitelikteydi : 10 yaşındaki oğlunun bir bisiklet kazasında yaralandığını öğrenen Schmid hemen uçağa atlayıp Almanya’ya gidiyordu. Ancak kazanın tehlikeli bir4ey olmadığı kısa zamanda öğrenilecek ve Schmid de maçın ilk oyununda hakemlik yapmak üzere Reykjavik’e dönecekti. Pek çok kişi bunu, henüz başlanmamış bulunan maçta ortaya çıkabilecek başka terslilerin işareti saydılar.
Maçın başlamasından bir gün önce, 10 Temmuz günü alınan haberlere göre, Spassky kendinden emin fakat yaklaşan büyük mücadele dolayısıyla heyecanlı olarak beklemekteydi. Fischer’in ise son derece rahat ve keyifli olduğu biliniyordu. Spassky, sabahın erken saatlerinde biraz tenis oynadıktan sonra ortalardan kaybolmuştu. Bir gece önce havuza giren Fischer ise çoğunlukla yaptığı gibi bütün gününü uyuyarak geçirmekteydi.
Londra’daki Lyods şirketi tarafından yapılan bir incelemede, çoğunluğun Fischer’i galibiyete daha yakın saymakta olduğunun saptandığı da bu arada açıklandı.
Bütün bunlar olup biterken, maçın oynanacağı sergi salonunda oldukça büyük bir canlılık vardı. Rus heyeti sabah maçın oynanacağı yeri gezmiş ve gördüklerinden memnun olduğunu açıklamıştı. Satranç tahtasının parlaklığı -yeni bi tahtanın yaptırılmasıyla- giderilmişti. Ancak Ruslar her kenarı 6.66cm olan karelerden oluşan satranç tahtasının, oyuncunun bütün taşları aynı anda dikkatle izlemesini güçleştirecek kadar büyük olduğunu ileri sürdüler. Fischer de aynı görüşe katıldı.
Bunun üzerine, şampiyonluk maçları için satranç tahtaları yapmakla ünlü olup, boş zamanlarında da mezar taşları yontan Sigurdur Helgason’a üçüncü kez sipariş verildi. Helgason hemen açık gri italyan mermerine koyu yeşil arduvazdan kestiği 5.71cm’lik kareleri birleştirerek yeni bir tahta hazırlamaya koyuldu.
Ancak Fischer’in itiraz ettiği tek şey satranç tahtası değildi. Amerikalı oyuncu Sergi Salonu’na yaptığı ziyarette sahnenin aydınlanma düzenini beğenmediğini, ayrıca oyuncularla seyircilerin de birbirine fazla yakın olduğunu bildirmişti. Bunun üzerine organizatörler hemen elektrikçileri göreve çağırmış ve sahnedeki ışıkları ayarlatmışlardı. Satranç tahtasının yerleştirileceği masayla seyirciler arasındaki uzaklığın ölçülmesi de bu arada unutulmuyor, ancak ölçülen 12 metrenin kurallara uygun olduğu sonucuna varılıyordu.
KAPANIŞ :
Asrın satranç maçı artık geride kalmıştı. Dünya şampiyonluğu ünvanı, 1948 yılından bu yana ilk kez Rusya dışında bulunuyordu. Reykjavik şehri de olağan görüntüsüne artık geri dönüyordu. Peki şimdi ne olacak? Satranç eski yerine mi dönecek? Turnuvalar, maçlar ve satranç olimpiyatları gene eskiden beri sürecek ilgisizlikle mi karşılanacaktı. Eskiden olduğu gibi 500ş lık ödüller ve -şansları varsa- otel paralarıyla yeme içme masraflarının karşılanmasıyla mı yetinecekler? Hayır diyor büyük ustalar .Satranç dünyasının bir daha o eski yerine dönmesini imkansız olarak görüyorlar. Çünkü Fischer satranca bütünüyle yeni bir kişilik, yeni bir görünüm kazandırmıştır artık. Saygısız, kendini beğenmiş ve uygarca sayılmayan Bobby Fischer, satranca ve satranç oyunculuğuna o kibar saygı değer ve çok parlak ustalarla büyük ustaların tamamının başaramadığı bir katkıda bulunmuştu. Artık satranç oyuncuları da boks şampiyonları ya da futbolcular gibi saygıyla izlenecek, yetenekleri ve çabaları karşısında layık oldukları ödülleri elde edeceklerdi. Maçtan sonra satranç olağanüstü bir populerlik kazanmıştır. Birçok insan satranç kulüplerine akın ederken dükkanlar da satranç takımı satışlarını yetiştirebilmekte zorlanıyordu.
Mutlak olan şudur ki. Bundan 3 yıl sonra, dünya satranç şampiyonluğu için yeni bir maç yapılacak ve büyük bir mücadelenin heyecanı yeniden başlayacaktır.