Değerli satranççılar,
23 Mart 2002 Nevzat Süer’in onbeşinci ölüm yıl dönümüdür! Kendisini 23 Mart 1987 tarihinde altmışüç yaşındayken kaybetmiştik.
Bugün yirmili yaşlarında olan satranççılar Süer adını muhtemelen ağabeylerinden duymuşlardır. Ancak otuzbeş yaşının üzerinde bulunanlar onun dönemine yetişmişlerdir. Bu nesil, Nevzat Süeri daha yakından tanır ve onun satranç dünyamızdaki tartışmasız yerini bilir. Nevzat Süer eski Türkiye şampiyonlarından ve İlk uluslar arası ustalarımızdan biridir. Kendi olanakları ile yetmişli yıllarda ülkemizdeki muhtemelen ilk satranç dergisini çıkaran odur. 1973 yılından başlamak üzere Cumhuriyet gazetesinde satranç köşesi yazarlığı yapmıştır. Vefaatına kadar ondört yıl süreyle bu görevini sürdürmüştür. O dönemleri yaşayan satranççıların çoğu satranç gündemini her hafta Süerin satranç köşesinden takip etmişlerdir sanırız. analizli oyunlar, satranç dünyasından haberler, etütler ve problemler onun sütunlarını süslerdi. Ancak Süerin köşesinin bunların ötesinde ayrı bir sıcaklığı ve özelliği vardı! Bunun nedeni ise her hafta sütunlarına kendinden bir şeyler katması idi sanırız. Parti ve diagramları sadece kaynağından aldığı haliyle yayınlamaz, satır aralarına mutlaka kendi yorum ve emeğini katardı.
Türk satrancının gelişmesi için köşesinde bir çok uygulamaya öncülük etmişti. Örneğin, Mektupla yazışmalı turnuvalar düzenlemiş, bunların sonuçlarını ve partilerini gazetede yayınlamıştı. Yunus Emre Özbey gibi bir Türk etütçüsünü de yine onun gazetedeki sütunlarından tanıma fırsatı bulmuştuk. Cumhuriyet Gazetesi-Milli Eğitim Bakanlığı iş birliği ile okullar arası satranç yarışmaları düzenlenmesine ön ayak olmakla, bu günkü yaş grupları turnuvalarının bir anlamda temellerini Nevzat Süer atmıştır.
Nevzat Süerle bizim ilk irtibatımız 1981 yılında mektup yoluyla olmuştu. O zamanlar bu günkü gibi internet, elektronik posta filan yoktu elbette! Kendi aramızda oynadığımız partilerde ortaya çıkan bir konumu sormak üzere Rahmetli Süere bir mektup yazmıştık. Aslında o kadar işi gücü arasında oturup cevap yazacağını pek ummuyorduk. Aradan bir iki hafta zaman geçti bir sabah evdekiler bize bir posta geldiğini söylediler. Mektubun Gönderen bölümünde Nevzat Süer adı yer alıyordu. O anki duygularımızı ifade etmek pek kolay değil. Bizler henüz onyedi onsekiz yaşlarında bir kaç yıldır satrançla ilgilenen fazlasıyla amatör iki gençtik. Türk satrancının Duayyeni Nevzat Süer bizim mektubumuza yanıt veriyordu. Bir hayli heyecanlandık. Gurur ve mutluluk içinde mektubu açtık. Nevzat Süer satranca olan sevgimiz ve ilgimiz dolayısıyla bizleri tebrik ediyor ve çalışmalarımızın devamını diliyordu. Daha sonrada gönderdiğimiz konumu analiz edip, hatalı hamlelerimizi son derece yumuşak ve tatlı bir uslup ile düzeltiyordu. Bu yazışmadan sonra kendisine daima hocam diye hitap ettik. Zaten satrancı öğrenirken bizim iki hocamız olmuştu. Bunların ilki (Satrancın Esasları) kitabından ötürü Capablanca, diğeri ise her hafta adeta ders verir gibi devam ettirdiği köşesi nedeniyle Nevzat Süerdir. O zamanlarda satrançla ilgili kitap yada başka bir Türkçe kaynak bulmak hemen hemen mümkün değildi. Süerin gazetedeki köşesi bu anlamda çok önemli bir boşluğu doldurmaktaydı.
Nevzat hocayla yüzyüze ilk karşılaşmamız 1983 yılında Istanbul Satranç Derneğinde düzenlenen türkiye Gençler Şampiyonasında oldu. Nevzat bey giriş katındaki derneğin belirli bir bölümünde sanırız sürekli olarak oturmayı adet edindiği yerde bulunuyordu. Turnuva sırasında yanına gidip onunla tanıştık. Son derece bey efendi, yavaş sesle ve tane tane konuşan bir insandı. Bu ilk karşılaşmamızda bize teşvik edici güzel bir kaç söz söyledi. Vatan Ağabeyin getirdiği çaylar eşliğinde Üstatla güzel bir sohbet yapma fırsatını bulduk.
Nevzat hoca gerçek bir Istanbul bey efendisi olmanın yanı sıra mütevazi ve iyi bir insandı. Satranççılığının yanında iyi bir kemancı, piyanist ve orkestra şefi olduğunu ancak ölümünden sonra gazetede yayınlanan yazıdan öğrendik. Mektupla ve yüzyüze görüşmelerimizde ona müzikten söz açmamıza karşın kendi müzisyenliğinden hiç bir zaman söz etmemişti.
Nevzat hocanın sağlığında satranç derneğinde yapılan anı turnuvalarında (özellikle Musa Tebi) adına düzenlenen (Tebi Anı Turnuvasında) belirli bir hüzün duyardık. Ama Süerin kaybından sonra onun adına tertip edilen anı turnuvasında duyduğumuz hüzün gerçekten bir hayli fazla oldu. Çünkü bu değerli insanı, gerçek satranç severi ve ustayı artık kalplerimize ve anılara gömdüğümüzü bu anı turnuvası adeta tesçil ediyordu. onu bizzat tanımış olmak hüznümüzü arttıran bir nedendi elbette! Ne yazıkki yaşadığımız dünyada her şey geçici. Her şeyin bir sonu var. Ama önemli olan her halde iyi bir iz bırakabilmek. Bir şeyler yaptıktan sonra gitmek. Nevzat süer de bunu başarmış insanlardan birisiydi.
Mekanında rahat uyu Nevzat Hoca! Rahat uyu çünki Senin de tohumlarına katkıda bulunduğun Türk satrancı kalkınma yolunda. Artık eskisine göre çok daha fazla ve güçlü genç satranççılarımız var. Bir çok satranç hocası okullarda çocuk ve gençlerimize satrancı sevdirmek ve öğretmek için çaba sarf ediyorlar. Umarız bu çabalar yakın bir zamanda meyvelerini vermeğe başlayacak. Hatta başladı bile! Gelecekte yeni Nevzat Süerler yetişecek.
Saygılarımızla
Selim ve Kerim ALTINOK
22 Mart 2002