-Fischer hakkında ne diyebilirim ki? Bu adam dünya şampiyonu olmalıydı ve hiçbir şey bunun önüne geçemeyecekti. Bu beklenen bir sondu. Kariyerinde bir hayli çalkantılı dönemler geçirdi fakat her şeyin planı programı ayrıntılı olarak yapılmıştı. Fischer dünya şampiyonu olmadan 5 yıl önce insanlar bu kaçınılmaz olayın gerçekleşeceğinin farkındaydı. O kadar kuvvetliydi ki… Bu makine Spassky’i bile ezip geçti. Kanımca diğerleri de ona mağlup olurlardı. Bu oyuncular güçsüz değildi, Fischer’e yenilmek kaderlerinde vardı… O önüne çekilen tüm setleri aşabilirdi.
– Fischer’i egemen kılan enerjisi ve anlayışı mıydı ?
-Belli bir zaman her şeye sahip olmuştu; enerjisi, pratik zekası, hazırlığı, güçlü oyunu vs.. Tıpkı tüm ışınların tek bir noktada toplanması gibi! Zayıf noktası da hiç yoktu. E böyle bir adamla nasıl başa çıkabilirsiniz? Herşey yolunda gittiği zaman, çok iyi oyuncular böyle olur. Fischer adaylık turunda ve Spassky’e karşı oynadığı maçta zirvesine ulaştı.
-Kasparov’un Fischer’i modern satrancın öncüsü olarak belirttiği söyleniyor.
-Ben öyle düşünmüyorum çünkü Spassky de modern satranc oynadı. Açılışlardaki modern hazırlığı Fischer keşfetti. Botvinnik’ten farklı olan yanı, hazırlık çalışmalarının önemini kavraması ve buna modern görüş açısı getirmesidir. İster beyazla oynasın ister siyahla oynasın, açılışlarda ve yaptığı her hamlede rakibine bazı görevler verirdi. Oyunun başından beri karşısındakini bunlarla meşgul eder, daha ilk hamlesinde bile problemler hazırlardı. Sonraları Kasparov, yüksek tansiyonlu bu oyun tarzını geliştirdi ve bir süre Fischer’in ardından gitti. Oyunda rakibine adeta nefes aldırmayan daha ilk hamleden son hamleye kadar gerginliği tırmandıran Fischer, bu alanda ilk oyuncudur. Pozisyonel ve taktik oyunlarında benzer prensipleri vardır. Elinden geldiği kadar karşısındakine görevler vermeye çalışırdı. Satranç oynayışı çok enerjikti.
-Peki Fischer’e ne oldu? Kendi kendini mi ateşe attı?
-Bilmiyorum ama satranç oynamayı maalesef bıraktı. Karpov ile karşılaşması gerçekten de çok ilgi çekici olurdu. Burada değinmek istediğim bir nokta var. Satrancın gelişmesiyle ve oyun kalitesinin yükselmesiyle beraber satranç oyuncuları kendilerine has tarzlarını kaybettiler. Açık seçik tarza sahip birkaç oyuncu kaldı. Çok yönlü oyun tarzına yöneliyoruz. Fischer’in açık ve net bir stili vardı diyemem. O da çok yönlüydü daha doğrusu gittikçe artan bir baskı stili vardı. İyi zamanlarında Smyslov’un kusursuzluğunu Spassky’nin evrenselliği ve Alekhine’nin enerjisi ile birleştirdi. Tek zayıf noktası rasyonalismdi (akılcılık). Mantıksız ve sağlam temellere dayanmayan pozisyonlarda iyi değildi. Spassky bu konularda Fischer’den üstün geliyordu. Fischer, oyunlarının ayrıntılı planını yapardı. Dünya şampiyonasının 11. maçında Spassky’nin Fischer karşısında aldığı galibiyet olağanüstüydü. Zehirli Piyon Devam Yolu’nda Fischer’i neredeyse mahvetti. Bunun açılış hazırlığıyla ilgisi yoktu. Bu tarz oyun gerçekten Fischer’e zor geliyordu. Tabi ki bunlar ince ayrıntılar… Güçsüz bir yerinden yakalayıp ne tür bir insan olduğunu gösterebilirdi de ama Fischer böyle yapmadı aksine zayıf noktasını kabullendi ve bu tür pozisyonlardan kaçındı. Gücünü kristal gibi net planlarından alıyordu.Tahtada kargaşa yaratmanın hiç de kolay olmadığı İspanyol Açılışı’nda mükemmeldi.
Çeviren: Yakup Kırıtıcı