Psikolojinin Satranca etkisi çokça tartışılmıştır. Ben daha özel bir konudan bahsetmek istiyorum. Psikolojik bir bozukluk olarak kabul edilen Narsizm (Narsistlik) acaba dünya şampiyonu olmak için olmazsa olmaz bir şart mıdır?
Peki Narsist kimdir bunu anlamanın bir yolu bulunmakta mı?
DSM 4 kriterlerine göre (Amerikan) bir kişinin narsist olup olmadığına aşağıdaki kriterlere bakarak anlayabiliriz (başka yöntemlerde vardır)
1. Kendisinin çok önemli olduğu duygusunu taşır, örneğin başarılarını yeteneklerini abartır. Yeterli bir başarı göstermeksizin önemli biri olarak bilinmeyi bekler.
2. Sınırsız başarı, güç, zeka, güzellik yada kusursuz sevgi düşlemleri üzerine kafa yorar.
3. Özel ve eşi bulunmaz biri olduğuna ve ancak başka özel yada toplumsal durumu üstün kişilerin yada kurumların kendisini anlayacağına inanır.
4. Çok beğenilmeyi ister.
5. Hak kazanma duygusu vardır.
6. Kişiler arası ilişkileri kendi çıkarı için kullanır.
7. Kendi amaçları için başkalarının zayıf yanlarını kullanmak.
8. Empati yapamaz. (Yapmak istemez)
9. Çoğu zaman başkalarını kıskanır yada başkalarının kendisini kıskandığına inanır. Küstah, kendini beğenmiş davranış yada tutumlar sergiler.
Eğer bir insanda bu kriterlerden en az 5 tanesi varsa o insana psikoloji dilinde narsist denilmektedir. Bu noktada bir uyarı yapmak zorundayım. Bu yazıyı okuyupta kendi kendinize acaba ben narsistmiyim diye sorarsanız size şunu söylemek zorundayım hiçbir narsist kendi narsistliğini teşhis edemez (kendisine karşı objektif olamaz). Çok merak ediyorsanız sizi çok yakından tanıyan birine sizle ilgili olarak bu kriterleri sorup narsist olup olmadığınızı öğrenebilirsiniz.
Satrançta Dünya Şampiyonu olmak için acaba narsist olmak gerekmektemidir. Bu soruya cevap vermeden önce size daha önce satranç okulunda yayınlanmış makalelerden örnekler vermek istiyorum.
a) Garry Kasparov
“İkinci sınıftaki öğretmenimden aldığı bir telefondan söz ediyor; dediğine göre, öğretmenn sınıfta kendisine meydan okuduğum için bana kızmış. Öğretmenim bana bunu yapmamamam gerektiğini söylemişti, çünkü herkesin, sınıftaki en akıllı kişi olduğuma inanacağını düşünüyordu. Bu ifadesine “İyi de, bu doğru değil mi?” diye cevap vermiştim. Açıkçası eski öğretmenlerimi kıskandığımı söyleyemem.
Burada Kasparov un narsistliğin 1.kriterine sahip olduğunu görüyoruz. Bence Kasparov narsistti.”
b) Jose Raul Capablanca
Ne yazık ki çok çalışmayla desteklenemeyecek okulsuz tarzda bir yeteneği vardı. Teorik olarak eğer Capablanca?nın Alekhine ve Lsker kadar çalışması halinde daha başarılı olabileceği iddia edilebilir. Ama bunlar bana göre kişiden kişiye değişebilecek şeyler: yoğun çalışma Capablanca?nın yeteneğine ters birşeydi. Bu onun için gerekli değildi. Capablanca müziği adeta kendiliğinden fışkıran Mozart?la mukayese edilebilir. Capablanca ile ilgili izlenim onun kendisinin bile herhangi bir hamleyi neden oynadığını bilmediği şeklindedir; hamleleri yapan elleriydi. Eğer çok çalışsaydı oyunu daha kötü olabilirdi çünkü herşeyi batan düşünmek zorunda kalırdı. Capablanca?nın ise birşey düşünmeye ihtiyacı yoktu, sadece taşları hareket ettirimeliydi!
İnsanlar Alekhine’e yenildiğini çünkü yeterince çalışmadığını söylüyor. Capablanca çalışmamakta haklıydı, aksi halde özel yeteneğinin bir bölümünü kaybederdi. Dolayısıyla Capablanca herkesten ayrı bir yere sahiptir. ?
Burada Capablanca nın çok çalışmayı istemeyen hırsı çok fazla olmayan bir insan olduğunu görüyoruz. Belki de Capablanca diğer Dünya Şampiyonlarından farklı olarak narsist değildi.
c) Alexander Alekhine
İnanılmaz! Ama inanılmaz olan herşey gerçek olmak zorunda değil tabi ki! İlk önce şunu söylemeliyim ki bu oyun sahte! Bu oyun hiç oynanmadı. Sadece Alekhine’in hayal gücünün eseri. Büyük ihtimalle böyle bir şey yapmak aklına 1929 yılında, Fransız satranççı ve etüdçü Lazard’ın otobiyografisine önsöz yazarken gelmişti: “Daima kalıcı bir şey yaratmak için, yalnız başıma yaratabilmek isterdim, oyunlarımdaki gibi, planımı rakibinkine göre ayarlama gerekliliği olmadan. Ah! O rakip, güzellik anlayışı hep benimkinden farklı olan o gönülsüz işbirlikçi! Gücü, hayali ve tekniği hep yardım için yetersiz kalır! Ne büyük bir işkence düşünce ve fantazimin başka bir insan tarafından bağlanması!”*
Burada Alekhine nin narsistliğin 2.kriterini sağladığını görüyoruz. Çünkü kusursuz bir oyun yaratma düşlerini sanki gerçekmiş gibi kitaba bile geçirmiş.
d) Robert James Fischer
“-Peki Fischer’e ne oldu? Kendi kendinimi ateşe attı”
-Bilmiyorum ama satranç oynamayı maalesef bıraktı. Karpov ile karşılaşması gerçekten de çok ilgi çekici olurdu. Burada değinmek istediğim bir nokta var. Satrancın gelişmesiyle ve oyun kalitesinin yukselmesiyle beraber satranç oyuncuları kendilerine has tarzlarını kaybettiler. Açık seçik tarza sahip birkaç oyuncu kaldı. Çok yönlü oyun tarzına yöneliyoruz. Fischer’in açık ve net bir stili vardı diyemem. O da çok yönlüydü daha doğrusu gittikçe artan bir baskı stili vardı. İyi zamanlarında Smyslov?un kusursuzluğunu Spassky’nin evrenselliği ve Alekhine?nin enerjisi ile birleştirdi. Tek zayıf noktası rasyonalismdi (akılcılık). Mantıksız ve sağlam temellere dayanmayan pozisyonlarda iyi değildi. Spassky bu konularda Fischer’den üstün geliyordu. Fischer, oyunlarının ayrıntılı planını yapardı. Dünya şampiyonasının 11. maçında Spassky’nin Fischer karşısında aldığı galibiyet olağanüstüydü. Zehirli Piyon Devam Yolu’nda Fischer’i neredeyse mahvetti. Bunun açılış hazırlığıyla ilgisi yoktu. Bu tarz oyun gerçekten Fischer’e zor geliyordu. Tabi ki bunlar ince ayrıntılar? Güçsüz bir yerinden yakalayıp ne tür bir insan olduğunu gösterebilirdi de ama Fischer böyle yapmadı aksine zayıf noktasını kabullendi ve bu tür pozisyonlardan kaçındı. ?
Burada Fischerin hırsıyla değil sağduyuyla hareket ettiğini görüyoruz. Ancak ben yine de Fischerin diğer başka davranışları nedeniyle bir miktar narsist olduğunu düşünüyorum. Ancak dünya şampiyonuyken satrancı bırakması bende onun diğer şampiyonlar gibi çok şiddetli bir narsist olmadığı (çekinik narsist olduğu ) izlenimini yaratıyor.
e)Viswanathan Anand
Gurevich’in satranç kursunda Anand ile ilgili bize verdiği şu bilgiler gerçekten enteresan. “Anandın oyun sonu zayıftı. Oteldeki çalışmalarımız sırasında çözemediği sorular olduğu zaman kafasını duvarlara vuruyordu.”
Bu örnek te bize Anand’ın ne kadar hırslı bir kişi olduğunu göstermektedir.
Yukarıda verdiğim örnekler elbette tek başlarına bir kişinin narsist olduğunu kanıtlamaya yetmez. Peki bir insanda bu kriterlerin 2 si yada 3 ü yada 4 ü varsa ne olacak şeklinde bir soru aklınıza gelebilir. O zaman böyle insanlara “narsistlik sorunları olan insanlar” denmektedir. Ama endişeye kapılacak birşey yok. Eğer bu kriterlerin hiçbirisine sahip değilseniz aslında işte o zaman endişelenmeniz gerekir çünkü böyle insanlar genellikle hayatta pekte üstün başarılar gösteremezler hatta nerdeyse hiçbir başarı göstermezler ama ruhsal açıdan en sağlıklı kişilerde onlardır.
Bir insan neden narsist olur? Bunun en önemli sebebi ailedir. Ailenin 0-6 yaş arası çocukla olan ilişkisi büyük ölçüde o kişinin narsist olmasının sebebidir. İkinci sebebi ise insanın çevresidir. Narsistlerin yaygın olduğu bir ortamda bir insanın narsistleşmesine sebep olabilir.
Birinci sebep için örnek: bir aile (ebeveynler) 0-6 yaş döneminde çocuğuyla yeterince ilgilenmemişse ya da çocuğuna yeterince sevgi vermemişse ya da çocuğunu yeterince takdir etmemişse o çocuğun narsist olması büyük ihtimaldir. Her isteği yapılan çok şımartılan çocuklarda da ileride narsistlik gelişebilir.
İkinci sebep için örnek: Askerlik gibi emir-komuta zinciri olan ortamlar aşırı narsistik ortamlardır. Bu ortamda ister istemez insan narsistleşmek durumundadır. Bunu yapmayan insan askerlik yaparken psikolojik anlamda çok ezilir. Özellikle rütbe bir insanın narsistliğini kabartmak için çok uygun bir zemindir. Diğer bir örnekte Kapitalist bir ülkede yaşamaktır. Kapitalist sistem narsistliği aşırı körükleyen bir sistemdir. Örneğin A.B.D. de şu felsefe hakimdir “İstersen tuvalet kralı ol ama mutlaka kral ol”. Oysa herhangi bir konuda bir numara olmayı istemek psikolojik açıdan çok sağlıklı değildir.
Narsistliğin altında yatan temel neden “Değersizlik hissi” dir. Zaten narsistliğin kriterleride kendini değerli hissetmesi için insanın bilinçaltının (farkında olmadan) geliştirdiği mekanizmalardır. Değersizlik hissinin yoğunluğu ne kadar fazlaysa insan kendini değerli hissetmek için o kadar fazla mekanizmaya ihitiyaç duyar.
Peki biz satranç oynarken neye dikkat etmeliyiz? Yalnızca sonuçtan değil süreçten zevk almalıyız (yani sadece kazanınca değil oynayınca da mutlu olmalıyız)
En baştaki sorumuza dönecek olursak Dünya Şampiyonu olmak için mutlaka narsistmi olmak gerekmektedir. Bunun için kesinlikle cevabını vermek güç olmakla beraber %90 narsist olmak gerekmektedir demek sanırım abartılı olmaz. Satranç tarihine baktığımız zaman Capablanca nın dehası ile elde ettiği dışında diğer tüm şampiyonların Dünya Şampiyonu olmayı sağlayacak kadar çok çalıştıklarını daha da önemlisi bu kadar çok çalışmaları için gerekli olan hırsa sahip olduklarını görüyoruz. Aslında Kasparovun ?çok çalışmayı isteyecek kadar hırslı olma? nın bir yetenek olduğu iddiası pekte doğru değildir. Çünkü bu insanların bu kadar hırslı olmalarının asıl nedeni narsist olmalarıdır.
Bu yazıyı okuyan Antrenör ve Sporcuların kendilerine daha iyi bir yol çizmelerini umarım.
*Alekhine’in bir etüd kitabına yazdığı önsözden
paragrafı çeviren O.Oğul Köseoğlu (4. maddeye mi giriyor bu? 🙂 )
Hazırlayan Ediz Erencek