Sayın Cem Çomunoğlu’nun Rand Eleştirisine Yanıt
Sn. Cem Çomunoğlu; Belki de şaşıracaksınız ama; dünyada olup bitenler hakkında yapmış olduğunuz tespitlerin tümüne aynen katılıyorum:
* Coca-Cola, reklamlarında kutup ayılarının olanca şirinliğini kullanırken Kolombiya’da fabrika işçilerini öldürtüyor.
* CIA başkanının da ortağı olduğu uluslararası finans kurumu İkiz Kulelerde 40+40 toplam 80 katta faaliyet göstermekteydi. 11 Eylül olaylarından 1 ay kadar önce CIA başkanı hisse senetlerini yüksek fiyata satar. 11 eylül olaylarından sonra kurumun hisse senetlerinin değeri taban yapar. (Yalanlanmamış haber). Ayrıca 1 Eylül’den yaklaşık 1 ay önce CIA yetkilileri Usame Bin Ladin’i, Kuveyt’teki Amerikan Hastanesi’nde geçirdiği ameliyattan sonra ziyaret eder. (Yine yalanlanmamış haber).
* Amerika Birleşik Devletleri Irak’a özgürlük götürdüğünü söyleyerek Iraklı çocukları tepesine bomba yağdırıyor, midesine makineli tüfek mermisi sıkıyor. Yaşadığınız ülkenin hükümeti terörle mücadele edeceğim deyip teröristleri serbest bırakıyor. Geçmişte bu teröristleri kontrol eden emniyet yetkilileri hakkında da soruşturma açıyor.
* Bugün Türkiye, Arjantin vb. ülkelerin ekonomisi Amerika Birleşik Devletleri, Uluslararası Para Fonu Ve Dünya Bankası’nın önerileri doğrultusunda idare edilmektedir.
Ve daha nicesini ekleyebiliriz bu listeye…
Ve evet haklısınız: “Cevaplara bakarak şunu söyleyebiliriz: Gerçek dünyanın akıl dışı olduğu apaçık değil mi?” Ve elbette: “Bu sistem Aristoteles’in kurmak istediği sistem değil .” Buraya kadar hemfikiriz.
Fakat, ” Bu sistem KAPİTALİZM’dir.” tesbitinizde ayrılıyoruz. Hayır, bu sistem KAPİTALİZM değildir.
Çünkü kapitalizm “akıl dışı” değil, aksine bir “AKIL SİSTEMİDİR.”
Bu durumda, var olmayan bir şeyi yani kapitalizmi, satrancı kullanarak, neden yüceltmeye çalışsınki AYN RAND? Aksine O, kapitalizmin tam olararak uygulandığı hiçbir ülkenin olmadığı iddiasındadır. Affınıza sığınarak bu konuyu birazcık açmak istiyorum:
Objektivizm, felsefi bir akımdır. Politika, felsefenin bir dalı olduğuna göre, objektivizm de belirli politik ilkeleri savunur. Özellikle ” Laissez-Faire kapitalizm “, objektivizmin temel felsefi ilkesidir. Objektivistler, ” muhafazakar ” değil, kapitalizmin radikal savunucularıdır ve asıl amaçları politika veya ekonomi değil,insanın doğasını ve varlık nedenini incelemektir İnsan zekası, onun asıl hayatta kalma aracıdır. Hayat ona bahşedilmiştir, fakat hayatta kalma verilmemiştir. ona bedeni verilmiştir, fakat bedeninin beslenmesini devam ettirme verilmemiştir. ona aklı verilmiştir, fakat aklının içeriği verilmemiştir. Canlı kalmak için insan davranış da bulunmalıdır ve davranış da bulunmadan önce hareketinin özelliğini ve amacını bilmek zorundadır. İnsan yiyeceği hakkında ve onu nasıl elde edeceği hakkında bilgi sahibi olmadan yiyeceğini elde edemez. Amacı hakkında ve bu amacı nasıl başaracağı konusunda bilgi sahibi olmadan bir çukur kazamaz. Hayatta kalmak için düşünmek zorundadır. Fakat DÜŞÜNMEK tercihe açık bir eylemdir. Umursamaksızın ‘insan tabiatı’ olarak adlandırdığımız şeyin anahtarı, birlikte yaşadığımız ancak adını açıklamaktan dehşete düştüğünüz açık sır, İNSANIN İRADEYE DAYALI BİLİNÇLİ BİR VARLIK OLDUĞU GERÇEĞİDİR.
Akıl otomatik olarak çalışmaz; düşünmek mekanik bir işlem değildir, mantık bağlantıları içgüdüyle yapılmaz. Midenizin, akciğerlerinizin veya kalbinizin fonksiyonu otomatiktir; fakat aklınızın fonksiyonu otomatik değildir. Hayatınızın herhangi bir anında veya sorununda düşünmeye veya bu iş den kaçınmaya özgürsünüz. Fakat tabiatınızdan, sizin hayatta kalma aracınızın AKIL olduğu gerçeğinden: Bu nedenle bir insan olan kendiniz için ‘olmak ya da olmamak’ sorusunun ‘düşünmek ya da düşünmemek’ olduğu gerçeğinden kaçmakta özgür değilsiniz, özgür olamazsınız.
İradi bilince sahip bir canlı otomatik bir davranış şekline sahip değildir. İnsan, hareketlerine yol göstermesi için bir değerler sistemine ihtiyaç duyar. ‘Değer’ kişinin kazanmak ve korumak istediği şey, ‘erdem’ ise kişinin onu kazanma ve muhafaza etme eylemidir. Değerden, kim için ve ne için değer? Sorusuna bir cevap vermesi beklenir. ‘Değer’, bir alternatif karşısında bir standardı, bir amacı ve davranışın gerekliliğini var sayar. Alternatifler olmadığı durumda hiçbir değer söz konusu olamaz. Evrende sadece bir temel alternatif vardır: Varolma ya da varolmama. Ve bu sadece canlı organizmalara hastır. Cansız maddenin varlığı şartlara bağlı değildir, yaşamın varlığı ise bağlıdır. Madde yok edilemez niteliktedir, şeklini değiştirir fakat varolmaktan vazgeçemez. Sabit bir alternatifle, yani yaşam veya ölümle yüz yüze olan sadece canlı bir organizmadır. Yaşam bir kendini devam ettirme işlemidir ve kendinden kaynaklanan bir hareket işlemidir. Eğer bir organizma bunu yapamıyorsa, ölür; kimyasal elementleri kalır, fakat yaşamı varolmaktan çıkar. ‘Değer’ kavramını olası yapan sadece ‘Yaşam’ kavramıdır. İyilik ve kötülük sadece canlı bir varlık içindir.
Yaşamak için bir bitki kendini beslemek zorundadır. onun ihtiyaç duyduğu güneş ışığı, su, kimyasallar doğanın onun hizmetine sunduğu değerlerdir; onun yaşamı onun davranışlarını belirleye değerlerin standardıdır. Fakat bitkinin davranışını tercih etmesi söz konusu değildir; bitkinin karşılaştığı şartların alternatifleri vardır, fakat onun fonksiyonunun alternatifi yoktur:Hayatını devam ettirmek için otomatik olarak davranır, kendini yok edecek tarzda davranamaz.
Bir hayvan hayatını devam ettirecek şekilde teçhiz edilmiştir; duyuları ona otomatik olarak bir hareket tarzı ve neyin iyi neyin kötü olduğuna dair otomatik bir bilgi sunar. Bilgisinin yetersiz olduğu durumlarda ölür. Fakat yaşadığı müddetçe bilgisine dayanarak hareket eder, otomatik güvenlik ile tercih yeteneği olmayışı ile, kendi çıkarının göz ardı edemez, kötüyü seçecek şekilde ve kendi kendini yok edici şekilde davranmayı tercih edemez.
İnsan, hiçbir otomatik hayatta kalma sistemine sahip değildir. onun tüm diğer canlı şeylerden farkı, alternatifler karşısında İRADEYE DAYALI TERCİH yoluyla davranması gerekliliğidir. onun için neyin iyi neyin kötü olacağı hakkında, hayatının hangi değerlere bağlı olduğu hakkında, hangi hareket tarzına ihtiyacı olduğu konusunda otomatik bilgisi yoktur. Bir kendini koruma içgüdüsü gevezeliği mi yapıyoruz? Bir kendini koruma içgüdüsü kesinlikle insanın sahip olmadığı bir şeydir. Bir içgüdü kesin ve otomatik bir bilgi şeklidir. Bir arzu bir içgüdü değildir. Bir yaşama arzusu size yaşam için gerekli olan bilgiyi vermez. Ve insanın yaşama arzusu bile otomatik değildir:sizin sahip olmadığınız arzunun bu olması sizin bugünkü gizli şeytanınızdır. Sizin ölüm korkunuz bir yaşam aşkı değildir ve size onu muhafaza etmek için gereken bilgiyi vermeyecektir. İnsanlar bilgilerini tabiatın kendilerini mecbur kıldığı düşünme işlemiyle elde etmeli ve hareketlerini böyle seçmelidir. İnsan kendini yok edecek şekilde davranma gücüne sahiptir ve bu, tarihin büyük kısmında insanın yaptığı şeydir.
İnsana rasyonel varlık denmektedir, fakat rasyonellik bir tercih konusudur ve doğanın insana sunduğu alternatif, akıllı varlık veya intihar hayvanı olmaktır. İnsan, tercihiyle İNSAN olmak zorundadır; hayatını, tercih ederek bir değer olarak sürdürmelidir, tercih yoluyla ihtiyaç duyduğu değerleri keşfetmeli ve kendi erdemlerini uygulamalıdır.
İyi, bir canlı varlığın hayatı için uygun olan her şeydir, kötü hayatı yok eden her şeydir. Kendi hayatı, bir insanın nihai değeridir. Başlı-başına bir amaç olan bu değerin elde edilmesi ve/veya muhafaza edilmesi sürecini -zevkli bir yaşam sürdürmek için gerekli olan faaliyetlerin, değerlerin, amaçların seçilmesi sürecini- yöneten tek standart, insana-özgü-hayat’tır. Değer, elde etmek ve/veya muhafaza etmek için uğrunda davranılan şeydir; erdem, bir değeri elde etmekte kullanılan eylemdir. Her bir insanın kendi nihai değerini (kendi hayatını) elde etmesinin, gerçekleştirmesinin aracı olan üç temel değer: Akıl, Amaç ve Gurur-duyulacak-bir-kişiliktir; bunlara tekabül eden üç erdem ise: Rasyonellik, Üretkenlik ve Kendine-saygı-ve-güven’dir. Bu değerler, tek başına elde edilemez, birbirleriyle bağlantılıdır: İnsan hayatının merkezi amacı, bütün değerler hiyerarşisini belirleyen merkezi değer, üretken faaliyettir. Akıl, insani üretkenliğin ön şartıdır, onun kaynağıdır; insan, hem maddi ihtiyaçlarını gidermek, hem de gurur-duyulacak-bir-kişilikçe sahip olmak için üretir; üreterek amacını gerçekleştirdikçe, aklına olan güveni artar, kişiliğinden gurur duyar. Kendine-saygı-ve-güven erdemi, “ahlaki hırslılık” olarak da isimlendirilebilir. Ahlaki hırslılık; bir insanın ahlaki mükemmelliğe erişerek, kendisini, kendi nezrindeki en büyük değer haline getirmeyi hedef edinmesi demektir. Ancak gediksiz bir rasyonelliğe sahip olmakla elde edilebilecek olan ahlaki mükemmellik:
a) İcrası imkansız, irrasyonel bir erdemler sistemini asla kabul etmemek; rasyonel olduğunu bildiği erdemleri a etmeği ise, hiçbir zaman ihmal etmemektir.
b) Hak etmediği bir suçluluk duygusunu asla kabul etmemek; suçluluk duygusunu hak edecek bir işi asla yapmamak; suçluluk duygusunu hak edecek bir iş yapmışsa, düzeltmek için elinden gelen her şeyi hemen yapmayı asla ihmal etmemektir.
c) Karakterindeki herhangi bir kusura karşı asla pasif kalmayıp, onu hemen düzeltmeğe girişmektir.
d) Hiçbir mülahazayı, arzuyu, korkuyu, ruh halini, kendine-saygı-ve-güven ihtiyacının üstüne bir an için dahi koymamaktır.
e) Her ne sebep için olursa olsun, kurbanlık hayvan rolünü reddetmek; münzeviliği, kendini horlamayı, kendini aşağılamayı, kendini küçültmeyi, kendini feda etmeyi, bir erdem veya görev olarak vazeden her doktrini reddetmek demektir.
Tabiatın gerektirdiği gibi, insanın hayatı akılsız bir hayvanın, yağmacı bir haydudun veya aylak bir mistiğin hayatı değil, canlı bir varlığın yaşamıdır-bu zorbalık ve dolandırıcılık yoluyla değil, başarma yoluyla bir yaşamdır- çünkü insanın hayatta kalması tek bir şeyin, yani aklın sayesindedir.
İnsanın hayatı ahlak standardıdır, fakat sizin kendi yaşamanız onun amacıdır. Eğer dünyada varolmak sizin amacınız ise, hareketlerinizi ve değerlerinizi insana has olan bu standarda göre, yani yerine yenisi konamayan değeri-yani hayatınızı- muhafaza etmek, onun içini doldurmak ve tadını çıkarmak için seçmelisiniz.
Sn. Cem Çomunoğlu;
Bu arada sizin: “Aristoteles bir aristokrattı. Burjuvalardan da nefret ederdi. Hayalini kurduğu yönetim biçimi kapitalizm olamaz. Bu Aristoteles’le alay etmektir. ” cümlenizi de hayretle karşıladığımı söylemeden geçemeyeceğim. Çünkü, Aristoteles’in yaşadığı feodal dünya da, “kapitalizm ve burjuvaların” olmadığını kabul edersiniz sanırım. Bu durumda nasıl iddia edebilirsiniz; O: ” Burjuvalardan da nefret ederdi.”diye..? Bence asıl bu iddianız, Aristoteles’le alay etmektir sanırım.
Sn. Cem Çomunoğlu;
Yüzde yüz haklısınız: “Satranç bir oyundur, her oyunun kendi kuralları vardır (Devlet-Platon). ” Evet yüzde yüz haklısınız: Her oyunun bir KURALI vardır. Fakat hayatın tek kuralı: AKIL ve REALİTEDİR. Çünkü HAYAT bir OYUN değildir ve de OLAMAZ..!
Sn. Cem Çomunoğlu;
Bu arada: KOLEKTİVİZM ve DEVLETCİLİĞE karşı olan kin ve nefreti Ayn Rand’ ın felsefe ve edebiyat alanındaki başarısının, özgünlüğünün, büyük ve önemli işler yapmasının en önemli nedendir. Ancak asıl tartışmamız gereken konu, “kimin OBJEKTİF veya SUBJEKTİF” olup olmadığı değil : Kimin “AKIL ve REALİTE’den”, kimin ” DOĞRU veya YANLIŞ’dan” yana olup olamadığı galiba…
Sn. Cem Çomunoğlu;
Yazınız üzerine söyleyeceklerim, elbette, bu kadar sınırlı değil. Objektivizm ile demokrasi, bireycilik ile hukuk devleti arasındaki ilişki ve özellikle altruism -diğerkâmlık – üzerine söylenecek çok sözüm var . Ama zaman ve mekan sınırlı; bu nedenle konuyla ilgili daha detaylı görüşlerimi: “www.objektivist.net “adresli sitemde bulabilirsiniz.. Aklınız ve varolma aşkınız buna karar versin. Saygı ve sevgiler..
Saygılar
Memet Faruk
19 Aralık Cuma 2003