Sana “Büyükusta ol” demiyorum. Sen hobi olarak yine de satranç oyna.
Aşağıda yazılacakların özü budur.
Sivri yazılarıyla satranç camiasında yüksek ilgi ve tepki çeken Mojo Jojo son yazısında – Ipatov Kriterleri – Satranç Okulu’nda yayınlanan “Satranç Oynamak İçin 10 Sebep” yazısını eleştirdi. Hem de her maddenin yanlış olduğunu iddia edercesine.
Elbette iddialı yazılar ilgi çeker ve abartı da bir yazı becerisidir ve iyi rating aldırır.
Öte yandan belli ki amaç yazıyı değil TSF’yi ve Türkiye’deki satranç ortamını eleştirmek. Öyle olsa “Satranç oynamak için 10 sebep” durup dururken sanki “Büyükusta olmak için 10 sebep” yazılmış gibi saptırılıp ona göre yorum yapılmazdı. 🙂
Tartışma ve eleştiri düzeyli ise iyidir. Tartışalım..
1. Magnus Carlsen genç, sportif ve kızların hayran olduğu bir şampiyon.
Zweig’ın “Satranç” kitabında çizdiği Dünya Şampiyonu profili Czentovic’tir. Kendisi normalde hiç becerisi olmayan boş boş duran bir adamken satranç şampiyonu olmuştur. Zweig gibi gözlemci bir yazarın Capablanca gibi istisnai sosyal bir adamı örnek almayıp da böyle bir karakter yaratması satranç ustalarının genelin gözündeki imajıdır.
Her ne kadar bu imajın yerleşmesi biraz zor olacaksa da Carlsen modellerle çekimlere katılan, reklam filmlerinde oynayan, Real Madrid maçında başlangıç vuruşunu yapan, silikon vadisinin aranan yüzüdür.
2. Satrancın hayran kitlesi genişliyor!
“…Ve bu yüzden hayran kitlesi genişlemesinin sizin çocuğunuza reel hiçbir faydası yok.” şeklinde eleştirilmiş. Kuvvetli bir Türk IM veya orta halli bir GM liglerden 7-8 günde 10 bin dolar civarında para kazanabilir. Çocuğunuza faydası yok ama yetenekli ve azimli olup da satrançla profesyonel ilgilenebilecek çocuklara faydası var. Ayrıca satranç yaygınlaştıkça sosyal açıdan daha değerli bir konu haline gelmekte. Her şey para değil!
3. Satranççıların hafızası güçlü olur
Aslında tek içimize sinmeyen klişe laf buydu. Eksik olmasın diye yazdık ama bu satırların yazarı hafızanın sadece satranç ile ilgili konumlarda kuvvetlendiğini düşünmekte. Okul zamanı ertesi gün sınav varken 150 sayfa sosyal konuyu hafızada tutmaya çalışmak hafızayı güçlendirir. O kısa sürede bilgileri hatırlayabilmek için bağlantılar kurma becerinizi artırmak zorunda kalırsınız.
Neyse ki Mojo Jojo bu maddede hak vermiş. O yüzden biz de ona hak veriyoruz!
4. Satranç oynayanlar sosyalleşir ve mutludur
Kötü bir antrenörün ve bilgisiz bir velinin elindeki çocuk satrançtan zevk almaz. Henüz belli olgunluğa ulaşmamış 6-7 yaşındaki çocuğu ileride Büyükusta olacak diye turnuvaya sokarsanız salondan ağlayarak çıkabilir. Satrancı hayatınıza sağlıklı olarak dağıtırsanız sizi hem sosyalleştirir hem de mutlu eder. Elbette kayıplardan sonra uyuyamadığınız geceler olabilir ama bu toplamda sizin hayatınıza kattığı kaliteyi yok etmez.
5. Satrançta başarılı olan öğrenciler el üstünde tutulur.
Satrançta başarılı olan pek çok öğrenci burs alıyor. Devletin sağladığı burs imkanlarında satrançta elde edilen başarılar resmi olarak ekstra puan vermekte. Yanlış bilmiyorsak Kübra Öztürk ikinci kez Avrupa Şampiyonu olduğunda hemen Amerika’da üniversite için burs teklif edilmişti
6. Satranç sayesinde dünyayı gezersiniz.
Şu anda Büyükusta olan gençlerin hiçbiri zengin bir aileden değildi. Ülkede dereceye girdiler ve TSF imkanları ile yurt dışında oynayabildiler. Eğer çocuğunuz Türkiye’de yaş grubunda ilk üç dereceyi alamıyorsa TSF’nin masrafları karşılamaması doğaldır. Eğer yetişkinseniz de Macaristan’a gidersiniz, gündüz gezer akşam da bir tur oynarsınız. Hem turnuva hem gezme güzeldir. Orada satranççı arkadaşlar edinir ve daha farklı bir tecrübe yaşarsınız.
Satrancın uzunca bir süre imajı özellikle gençler arasında iyi değildi. Satranç oynayanlar sivilceli, gözlüklü, inek tiplerdi. Satranç kesinlikle asosyallerin oyunuydu. Oysa artık durum değişti. Artık neden satranççı olmanın harika olduğunu inceliyoruz.
7. Satranç sayesinde özgüveniniz artar
Satranç özgüveni en hızlı artıran sporlardan biridir. Küçük yaştaki çocuklar diğer spor dallarında kendilerinden fizik olarak büyük olan rakiplerden çekinir. Satranç masasında yetişkinleri devirebileceklerini görerek özgüven kazanırlar, zekanın önemini kavrarlar. Başka kaç sporda bu durum var?
8. Turnuvalardan madalyalar ve kupalar kazanırsınızTurnuvalardan madalya kazanınca hayatınızın kurtulduğunu kimse yazmıyor. Ne yazıyorsa o; madalya kazanır, mutlu olursunuz..
9. Satranç hayat boyu yapabileceğiniz bir spordur!
Öyle değil mi?
10. Satranç oynamak sanat eseri oluşturmak gibidir
İyi oyunlar için böyledir. İtirazı olan?
Genel olarak Mojo Jojo bu maddeleri bir şekilde TSF’ye ve Türkiye’deki satranç ortamına getirerek eleştirilere devam ediyor.
Eleştiri iyi bir şeydir. En kötü eleştiriden bile doğrular çıkabilir. Türkiye’de eleştiri kelimesinin artık olumsuz yönleri gösterme olarak değiştiği de bir gerçek.
Eleştiriye tahammülsüzlüğün olduğu bu ortamda ise sert eleştiri de hakaret olarak algılanmakta. Mojo Jojo hakaret eder mi etmez mi takip etmiyorum. Türkiye için genel bir tespit bu.
Türkiye Satranç Federasyonu ve İcraatları Hakkında
“Satrancı seven, yetenekli, başarılı ama zengin olmayan çocukların yolunu sonuna kadar açık tut”
Bu da aşağıda yazılanların özetidir.
Bu satırların yazarı maalesef şu anki yönetimi detaylı şekilde yakından takip edebilecek durumda değil. Sportif açıdan A Milli Takımı düzeyinde dünyaca kabul gören ciddi başarılar var. Basında satranç İş Bankası’nın sponsorluğuyla da ciddi yer bulmakta. Bir anlamda popülerlik açısından satranç altın çağını yaşıyor. Bunlar TSF’nin olumlu yönleri. Ve daha pek çok şey eklenebilir. 2000 yılı öncesinin kötü satranç ortamını bildiğimden benim gözüme her şey iyi geliyor ama objektif olmaya çalışacağım. Daha iyisini istemek herkesin hakkı.
Sosyal platformlarda şikayetler var.
Temel şikayetler:
- Satrancın pahalı bir spor haline gelmesi
- Kampların yetersizliği
- Yurt dışı turnuvalara katılımların çok masraflı olması
- İl, ilçe bazında yönetim sorunları, adalet konusu
- Baskı ve ceza korkusu ile yıldırma
Yukarıdaki şikayetlerin haklılık payı olabilir ve ne yapılırsa yapılsın şikayetler sürecektir çünkü göreceli konulardır. Ve elbette TSF her şikayeti dikkate almak durumundadır.
Benim en çok önemsediğim şu:
TSF bütçe ve veli/öğrenci faydası açısından en verimli şartları yaratabiliyor mu?
Maddi açıdan güçlü olmayan bir ailenin yetenekli ve çok başarılı (ama gerçekten çok başarılı) çocuğu satranca devam edip beklenen gelişmeyi gösterebiliyor mu yoksa destek alamadığı için ilk zamanlardaki ivmesini kaybedip sonra satrancı da bırakıyor mu?
Bilmiyorum..
Tartışılmalı
Satranç Zengin Sporu Mu?
Eğer çocuğunuz kendi yaş grubunda birinci veya ikinci olamıyorsa, antrenörün ve velinin ittirmesi ile satrançla ilgileniyorsa yurt dışına TSF tarafından gönderilmesi bir lütuftur. Ben yönetici olsam daha kendi ülkesinde dereceye giremeyen çocukları “Yurt dışında ne işleri var” diye göndermem. Milli formayı parayı bastıran giyer diye bir mantık olmaz. Elbette her çocuk değerlidir ama belli başarıyı elde edemeyen çocuklar yurt içindeki yarışmalarda da kendilerini geliştirebilir. İsteyen yurt dışındaki özel turnuvalara kendi imkanlarıyla katılabilir.
TSF, yurt dışı katılımlarda ekstradan gelen çocukları bir gelir kapısı olarak görmektedir. Gidenler de bunu bilmektedir. Bu durumda veliler şikayet edebilirler ama açıklaması yukarıdadır. Siz satrançta en pahalı şeyleri yapmak isterseniz satranç pahalı bir spor haline gelir.
Aynı durum Türkiye Yaş Grupları Turnuvaları için de geçerli. TSF’nin organizasyon oteli iki misli pahalıdır. Ben kısa da olsa turnuva oteline yolculuk yapmam derseniz daha fazla para ödersiniz. Elbette bu fazladan ödenen paralar TSF’nin bütçesinin bir bölümünü oluşturmakta.
Kamplar
Kampların yetersiz olduğunu düşünüyorum. Verilen eğitimi bilemiyorum. Her öğretmen elinden geldiğince en iyi şekilde anlatmaya çalışıyordur ama şu ana kadar öğrencileri online takip alt yapısının olmayışı bu yetersizliğin göstergesi. Antrenörler ve eğitim için yeterli bütçe ayrılmadığını düşünüyorum. Antrenörlere sadece kamp zamanı için değil ama diğer zamanlarda öğrencileri de takip edebilmeleri için ciddi bütçe ayrılmalı.
Adalet konusu
Fransız baba ve Türk annenin çocuğu Liza Vigna Amerika’dan Türkiye’de organize edilen Dünya Yaş Grupları için gelir ve kendi imkanlarıyla Fransa bayrağı altında oynar. Daha sonra temelli olarak anavatanına dönünce Fransa Yaş Gruplarına katılmak ister ama alt düzey sayılabilecek eleme turnuvasına almazlar çünkü önceki yerel eleme turnuvasına katılmamıştır. Babası Fransa Federasyonuna itiraz eder. Çok basit olan bu ön eleme sırasında kızı Dünya Yaş Grupları Şampiyonasında yarışmaktadır ve Fransız oyuncular arasında da en iyi dereceyi almıştır. Dolayısıyla zaten bu basit ön elemeye katılması mümkün değildir.
Ortadaki Liza Vigna
Fransa Federasyonu Yönetim Kurulunda görevli olan yönetici kesinlikle oynayamayacağını söyler. Baba Patrick Vigna da itiraz ederek olayı ilgili kurula götürür. Kızının elde ettiği tüm başarıları ve neden yerel elemeye katılamadığının kanıtlarını götürür.
Yönetmelikler açısından Fransız yönetici sonuna kadar haklıdır. Normal şartlarda uzunca süredir Amerika’da yaşayıp sonradan ülkesine dönen Fransız bir veliyi kim önemsesin ki diye düşünebilirsiniz. Bu satırların yazarı da böyle bir başvurunun kesinlikle sonuçsuz kalacağını düşünmekteydi.
Ne var ki kurul toplanır ve yönetim kurulundaki arkadaşlarına rağmen Fransız babaya hak verirler. Daha önce başvuruyu kabul etmeyen Yönetim Kurulu üyesi yönetici de bunun üzerine istifa eder.
Genel olarak bir sıkıntımız yöneticilerimizin hata yaptıklarını asla kabul etmemesidir. Maalesef feodal yapımız zihniyet olarak devam ediyor. Ve bizden olduğunu düşündüğümüz bir kişinin kusuru varsa bunu görmezden gelmeyi tercih ediyoruz ve hatta savunmaya çalışıyoruz. Çok büyük bir hata varsa da susarak geçiştiriyoruz. Birisi size hata yaptığınızı söylerse otomatik düşmanınız oluyor ve hata yaptığınızda sizinle irtibatlı kişiler sizi korumazsa onlar da dostunuz olmaktan çıkıyor.
Satranç Okulu olarak üç örnek:
Turnuvalardan birinde yabancı oyunculardan biri sürekli olarak birinciliği belirleyecek son maça gelmemektedir. Ve belli ki bu elo kaybetmeden maç satmanın ve parayı kırışmanın yoludur. Hukuki açıdan sorun olmayacak şekilde olayı anlatırız. Bunun üzerine oyuncu ile alakalı bir kulüp yöneticisi arar ve dava açacağını söyler.
TSF’nin önemli bir turnuvasında centilmenliğe ve kurallara aykırı bir davranışta bulunulur. Üstelik buna herkes şahit olur. Satranç Okulu da bunun haberini yapar. Hakemler oyuncuyu uyarmaz ama 23:00’da haberi yapan Satranç Okulu’nun telefonu uyarılırcasına çalar.
Muhalefet olarak kabul edilen insanlar ayrı mı? Zamanında forum açık iken hukuki olarak sorun çıkartacak bir yazıyı sildiğimizde yine dava açılmasıyla tehdit edilmiştik.
Bu sebeple Satranç Okulu Forumu yok. 2000 yılından beri yayında olan Satranç Okulundaki üç bini aşan yazı hevesli amatörlere fazlasıyla yeter. On senede çıkartılan 300 saat üzerindeki video dersler, cdler büyük olasılıkla on binlerce öğrenciye satrancı doğru şekilde öğretmiştir.
Son söz, ilk söz;
Sana “Büyükusta ol” demiyorum. Sen hobi olarak yine de satranç oyna.
FM Selim Gürcan, 14/10/2017