Işık Lisesi’ndeki Satranç Serginizden dolayı sizi kutluyoruz. Bu kaçıncı serginiz oluyor?
FMV Okulları Nişantaşı Işık Lisesi Sanat Galerisinde açmış olduğum bu sergi üçüncü olmaktadır. Açılışını Atatürk’ün hayatta kalan iki manevi kızı Ülkü Adatepe ve Refet Angın’ın yapmaları olaya ayrı bir anlam kazandırmıştır. Sergiyi GSGM Mehmet Atalay, İstanbul Büyük Şehir Belediye Başkanı Ali Müfit Gürtuna, davalı olduğum eski TSF Başkanı Emrehan Halıcı tebrik telgrafları gönderdiler. Türkiye şampiyonları Can Arduman, Tamer Karatekin ve çok sayıda eski yeni milli satranççı dostlarım gelerek sergi mi onurlandırmışlardır. Daha önce 1988’de Süleymaniye Kütüphanesinde ve daha sonra 2002 yılında Cemal Reşit Rey Konser salonunda sergimi açmış bulunuyorum.
Serginizde Türk Satranç tarihine ait neredeyse tüm kaynaklar var. Tüm bunları nasıl toplayabildiniz?
Sergide mevcut belgeleri ilk satranç turnuvam olan 1972 Kadıköy Halk Eğitim Merkezi yarışmasından başlayarak günümüze kadar birikerek oluşmuştur. Bunların bir kısmı araştırmalarımla, bir kısmı satın alınarak önemli bir kısmı bağışlarla ve anı hediyelerle oluşmuştur.
Sizce sergideki en kıymetli parçalar neler?
Sergideki tüm parçalar hepsi ayrı ayrı en değerli. Çünkü hepsinin ayrı bir önemi ve yeri vardır. Başkaları için ise Atatürk’ün, Chigorin’in takımları, Osmanlı El yazmaları, Pullar , koleksiyon taşları, fotoğraflar olabilir.
2003 yılı satranç faaliyetleri açısından sizin için nasıl geçti?
2000 Satranç Olimpiyatlarının İstanbul’a kazandırılmasında birlikte uğraş vediğimiz Anatoly Karpov’un ülkemizde ilk kez bir sportif tesisin (Tuzla, Kafkale) gelip açılışını yapmış olmasını son derece büyük bir satranç olayı olarak değerlendiriyorum. Geleneksel olarak düzenlediğimiz AXA OYAK 11. İstanbul Satranç Şöleni ve İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanlığı ile gerçekleştirdiğimiz İstanbul Festivali ve bu sergi benim içinde olduğum önemli faaliyetlerdi. Ayrıca Fevziye Mektepleri Vakfı’nda Satranç Proje Başkanlığı’nın kurulmuş olması satranç açısından önemli bir adımdı.
Türkiye’de pek çok faaliyete imza attınız. Bundan sonraki planlarınız neler? Önümüzdeki sene Federasyon seçimleri olacak. Başkanlığa adaylığınızı koymayı düşünüyor musunuz?
Bugüne kadar 405 organizasyona imza attım. Tüm ratinge dahil olarak düzenlediğim turnuvaların notasyonları ciltlenmiş kitapçıklar halinde durmaktadır. Orhan Günsav, Doğan Günsav ve Selim Palavan tüm kütüphanelerini bana bağışlayarak bu konuda zaten çok zengin olan kütüphanemi daha da paha biçilemez hale getirmişlerdir. Bundan sonraki amacım bu sergide gördüğünüz arşiv ve koleksiyonları bir müze çatısı altında toplamak ve bu çatı içinde oluşturacağım kütüphane ile yetişen gençlerin kaynak bulmaları konusunda yardımcı olmak ve ölümümden sonrada devam edebilecek, camianın seçtiği en başarılı satranççımıza maddi ve manevi ödül verilecek sistemi kurmaya çalışmaktır. Şu anda en büyük üzüntüm Axa Oyak gibi sponsoru kendi onay ve himaye makamımızın gayretleri sonucunda kaybetmiş olmaktır. Bilindiği gibi bu teşebbüs ilk olmamaktadır. Gerek İstanbul Belediyesine gerekse Axa Oyak’a yapılan baskılar bu kurumları bıktırmıştır. Çalıştığım Cumhuriyet Gazetesi bile artık bu kişilerin değersiz saldırganlıklarına karşı bağışıklık kazanmış bulunmaktadır. Bunlar üzüntü verici gelişmelerdir. Önümüzde bir aylık kendime düşünme süresi verdim. Organizatörlük konusundaki düşüncemi gözden geçirmekteyim. Artık çok yoruldum. Bugüne kadar elli nin üzerinde bu camiaya sponsor bulmuş bir kişiyim. Artık bu işi ben yaparım diyen palavracıları görmek istiyorum. Artık bu kalitesiz insanlarla uğraşmak istemiyorum.
TSF’nin özerkleşmesi söz konusu. Bu konudaki düşünceleriniz neler?
TSF’nin özerkleşmesi son derece önemli bir gelişme. Genel Kurul’u olan bir yapı içinde insanlar birbirlerinin yüzüne bakarak icraat yapacaklar, Başkan Yönetime karşı, yönetim Genel Kurul’a karşı sorumlu oabilecek, icraatler ve harcamalar denetlenebilecek. Kuşkusuz yanlışlar azalacaktır. Endişem bu Genel Kurul’u oluşturacak kişilerin oyuncuların dışındaki kişilerin çoğunluğu ele geçirmesidir. ELO’lu tüm oyuncular oy kullanabilmeli, kağıt üstünde değil bizzat liglerde oynayan kulüpler ve ünvanlı kişiler oy kullanabilmelidir. Diğer düşünülen oylar sembolik sayıları aşmamalıdır. Bu konuda seçim tüzüğü tüm camiada tartışılarak hazırlanmalıdır. Kapalı kapılar arkasında hazırlanmamalıdır. Oyuncuların düşüncelerini korkmadan söyleyebilecekleri demokratik ve hür ortam yaratılmalıdır. Milli takım yalakalara bırakılmamalıdır. O zaman olimpik derecelerimiz yülkselmeye başlayacaktır. Türkiye Şampiyonaları kendine yakışır yerlerde ve sistem içinde ustaları özendirecek nitelikte ve zamanda olduğu vakit başarılar gelecektir. Şaibeli ünvanlar istemiyoruz. Alınan bu ünvanların sonuçlarını Olimpiyatlarda ve Avrupa Şampiyonası’nda elde edilen neticelerle görüyoruz. Kimseyi hedef almıyorum ama yanlışların var olduğunu görüyorum. Kişileri yanlışa iten içinde bulunduğumuz sistemdir.
Tüm satrançseverleri 20 Ocak’a kadar mutlaka bu sergiyi görmelerini ve geçmişimizi öğrenmelerini istiyorum. Satranç sadece 64 kareden müteşekkil değildir. Özellikle Eğitim Kurulumuzun gelip incelemelerde bulunarak bilgilerini artırmalarını tavsiye ediyorum. Bu sistemdeki yanlış başarılı onbaşı olacak satranç sevdalılarını başarısız tepeden inme general yapmalarından kaynaklanmaktadır. 1954 TSF’sinde bir hiyerarşi vardı ve arada teğmenler, yüzbaşılar, binbaşılar, albaylar bulunurdu ( bunları sembol olarak söylüyorum) sistem doğru çalışır herkes herkese saygı gösterirdi. O dönemde eksik olan yetki ve paraydı ancak başarı vardı. Şimdi yetki ve para var başarı hiç yok. Üstelik TSF mevcut 1954 TSF’nin kurduğu hazır sistem üzerine oturmuş, ne yapacakları belli olan yapıda bile şaşırmışlardır. Çok yanlışlar vardır. Herkes Ali Nihat Yazıcı’yı Olgaç Federasyonu ile mukayese ederek başarılı görmektedir. Bu konuda kıstas Olgaç ise kişililer haklıdır. Ancak kıstas yapılması gereken doğrular olduğu vakit bu yönetim sınıfta kalmıştır. Sadece düzgün işleyen ancak demokratik olmayan Internet sitesini başarılı bulduğumu söyleyebilirim. Yapılan Garnd Prix’ler katılım açısından fiyasko olmuştur. Avrupa Şampiyonası’ndaki rezaletler ortada olduğu gibi, kimse bu şampiyonayı gidip izleyememiştir. Yer seçiminde de hatalar vardır. Soylu olayında TSF’nin suskunluğu akılları karıştırmaktadır. TSF bir an önce kendine çeki düzen vermeli, camiadan özür dilemeli, yaptığı yanlışlardan vazgeçmeli, özerk sistemi camia ile paylaşmalıdır. Zararın neresinden dönerlerse kardır. Kimse TSF yönetimine kin gütmemektedir. Bizler hoşgörülü ve affedici kişileriz. Yeter ki karşımızdaki kişilerin artık bundan sonrası için iyi niyetli davrandıklarını görelim. Aksi halde yarın bu arkadaşlarımız kimsenin yüzüne bakamayacak duruma düşeceklerdir.
Son olarak herkesin yeni yılını kutlar sağlık, başarı, mutluluk, huzur ve barış dilerim.
01/01/2004