Tal Röportajı
“Riga Sihirbazı”, muhteşem Tal dünya satrancının gördüğü en büyük atak dehalarından biridir. Atak stili kat kat açılan havai fişekler güzelliğindeki kombinezonları içerir. Kombinezonlar öyle sarsıcıdır ki oyun esnasında rakipleri tarafından, hatta Tal’in kendisi tarafından bile tahta başındaki kısıtlı zamanda tamamıyla kavranması genelde imkansızdır.
Capablanca’nın sade, az mücadeleci stilinin aksine Tal özellikle iki taraf için en fazla karışıklık yaratacak pozisyonları tercih etmektedir. Bir keresinde şöyle söylemiştir. ” Bir tarafın kazanmak için çok güzel oyna masına gerek yok, rakibinden iyi oynaması yeterli.” Satrancın, tahta başında sadece hamlelerin değil ama iki insan ruhunun her yönüyle mücadelesi olduğunu düşünen Lasker bu söze muhakkak zevkle katılırdı.
Önemli konulardaki konuşmamızı kesip konuyu daha farklı bir yöne çekmek istiyorum. Oyun oynarken aklınıza o an oyunla ilgili olmayan garip şeyler geliyor mu?
Evet. Mesela bir Sovyetler Birliği şampiyonasında GM Vasiukov’la oynadığım oyunu hiç bir zaman unutamam. At fedası yapmaya niyetlendiğim çok karışık bir konuma ulaşmıştık. Belirsiz bir fedaydı; çok fazla olasılık vardı; varyantları analiz etmeye başladığımda üzüntüyle farkettim ki fedadan bir sonuç çıkmıyordu. Fikirler ardı ardına kümeleniyordu. Bazı durumlarda rakibim için ince bir hamle görüyor, bazen de aynı hamlenin başka bir durumda işe yaramadığını farkediyordum. Sonuç olarak her türlü hamlenin dolu olduğu karışık varyantlarla kafam karmakarışık oldu. Satranç eğitmenlerinin tavsiye ettiği gibi şu meşhur varyant ağacının dallarını kolaylık olsun diye ne kadar budasam da benim ağacım inanılmaz şekilde büyüyordu. O an birden bir sebeple Korney Ivanovi Chukovsky’nin klasik bir beyitini hatırladım.
Ne zor işti, su aygırını o bataklıktan çıkarabilmek”
Ne sebepten su aygırının o an satranç tahtasına girdiğini bilmiyordum ama seyirciler benim pozisyonu analiz ettiğimi düşünürlerken, ben bütün gücümle su aygırını bataklıktan çıkarmaya çalışıyordum. O an aklımda krikolar, kaldıraçlar, helikopterler hatta çekme halatları girmişti.
Uzunca süren düşüncelerden sonra bir mühendis olarak yenilgiyi kabul ettim ve kızgınlıkla “Bırak, boğulursa boğulsun” dedim. O an su aygırı satranç tahtasına geldiği gibi aniden yok oldu. O an pozisyon bana o kadar da karışık gelmemeye başladı. Anladım ki aslında bütün varyantları hesaplamak mümkün değildi, at fedası tamamıyla sezgisel bir fedaydı. Oyunu çok enteresan pozisyonlara da götürdüğünden fedayı yapmadan edemezdim.
Bir sonraki günde gazetelerde şöyle bir haber vardı.”Mikhail Tal 40 dakika boyunca pozisyonu çok dikkatli bir biçimde analiz ettikten sonra çok iyi hesaplanmış bir at fedası yaptı….”
Kayıtlara 1964 yılında Kiev’de oynanan Sovyetler Birliği birinciliğinde oynanan bu oyunu GM Mikhail Tal beyazlarla GM Evgeny Vasiukov’a karşı kazanmıştır.