İstanbul satranç derneğine başladığım 1970 (’69 da olabilir)yılında derneğin en küçük müdavimlerindendim. Biraz kendimi benden yaşça çok büyük olan saygı değer üyelere alıştırdıktan sonra adeta derneğin açılış saatinden kapanana kadar- ki kapanma saati yoktu o zamanlar- hep oradaydım. Tamam beni oraya çeken satranç aşkı idi ancak o üyelerin münevverliği, konuştukları Türkçe, birbirlerine olan saygı, hiç ama hiç konuşulmayan politika ve din, genel kültür ve bilimsel konuların daima tercih edilmesi, konuyla ilgili yabancı dil ile yazılmış kitapların anında Türkçeye çevrilip anlatılması, paylaşılması, konuşma, dinleme, oturup kalkma adabının öğrenilmesi, bunlar o kadar çok nedendi ki derneğe gitmem için. Özellikle Musa TEBİ ve Mübin Boysan beyefendiler tercüme konusunda harika insanlardı. Hiç üşenmeden sorulan sorularımı yanıtlar ve sabır taşını dahi çatlatırlardı. Belirli bir dönem oradakilerin hiç sinirlendiklerine şahit olmadım. Herkesin öncelikle kendisine saygısı vardı. Mesleklerinin dışında şairinden ressamına , müzisyeninden yazarına çok zengindi bizim dernek. Bu arada hemen hemen her meslekten müdavimler vardı ve daima birbirlerine karşı hürmetkar ve saygılılardı. Düşünün ben daha o yaşlarımda akranlarım arasında dikkat çekiyordum. Satranç oyunculuğumu kastetmiyorum. Okuldaki hareketlerim, bakış açım, kullandığım kelimeler, genel kültür dağarcığım vb. hepsi farklılık arz ediyordu. Nevzat beyin benim üzerimde çok emeği vardır. Bildiklerini paylaşmaktan hiç kaçınmaz ve gençlerle iftihar ederdi. Liseler arası yarışmaları başlatan kendisiydi. Tek başına maddi imkansızlıklarına rağmen SÜER SATRANÇ DERGİSİ adında süreli yayını vardı. Büyüklerimiz de o zaman satrancın geleceğini kendi aralarında konuşur ben de dinlerdim. Satrancın devlete bağlanmasını hepsi isterdi ancak en büyük tehlike olarak “ya satrançtan hiç anlamayan emekli subay başa gelirse” idi. Ancak devlete bağlanmış olsaydık en azından turnuvalara cepten harcama olmayacaktı. Şu anda durum gözlediğim kadarı ile çok iyi. Devlet desteği var. Zannederim 13 adet GM ünvanlı sporcumuz var. GM ünvanlı sporculara maaş bağlandığına eminim. GM ünvanlı oyunculara yeşil pasaport verilmesi taraftarıyım.
Satranca gönül vermiş kişilere naçizane minik tavsiyelerim olacak.
– Veli olarak çocuğunuzu zorla satranç oyuncusu yapmayın, tercihi daima ona bırakın.
-Satranca oyun sonu bilgisi ile başlayın.
-Boş bir satranç tahtasındaki 64 kareye sahip çıkın. Körleme olarak tahta daima beyninizde net olarak şekillensin.
-Boş satranç tahtasında zihninizden figürlerinizi dolaştırın.b1 deki atınızı en kısa yoldan b8 karesine götürmek veya a1 karesindeki filinizi g8 karesine götürememek gibi.
-Oynarken daima tahtanın tamamına sahip olun.
I. e4 d4-e5 d5 Karesi küçük merkez, c2 c7- f2-f7 dikdörtgeni büyük merkez olarak bilinir. Bunu hafızana yerleştir.
II. -Hiç üşenmeden mat edebilme kabiliyeti olan figürlerle mat çalış
III. -İki fil, at fil ve üç at matlarını kesinlikle öğren.
IV. -Er oyun sonlarını bilmek zorunda olduğunu unutma.
V. -Uzak ve yakın pozisyon fikirlerini anlayabilmelisin.
VI. -Beylik mat konumlarını beynine nakış etmelisin.(apolet matı, boğmaca matı, koridor matı vb.)
VII. -Bu matları farklı örneklerle zihninde çoğaltarak çalışmalısın.
VIII. -Bu zamanın satranç anlayışında açılışları çok iyi bilmen gerekir. Ancak hepsine yetişemeyeceğin için kendi oyun karakterine uygun repertuvar edinmen gerekir.
IX. -Açılışta önemli olan sadece hamlelerin sırasını ezberlemek değil açılış fikrini bilmektir. Açılışlara ne kadar hakimsen başka açılışlara transpoze edip hamle öne geçebilirsin.
X. -Klasikleşmiş oyunları ezbere bilmekte fayda vardır.
XI. -Kombinasyonları çözmeye çalışmak çok faydalıdır. Belli bir seviyeden sonra kesinlikle tahta kullanmadan çözmeye çalışın.
XII. İlk gördüğün hamle çok cazip bile olsa hemen oynama önce düşünmelisin.
XIII. -Oyun sırasında zorunlu olmadıkça masadan kalkma. Başka maçlarla ilgilenme.
XIV. -Konumun ne olursa olsun oyun disiplinini bozma.
XV. -Kazanç oyunu kazanmak zordur. Kayıp oyunlar bu yüzden kurtarılmaktadır.
XVI. -Rakibin ne kadar kuvvetli olursa olsun bundan psikolojik olarak etkilenme. Sanki taşlar kendiliğinden hareket ediyormuş gibi düşünerek rakip sendromundan kurtul.
XVII. -Hiçbir rakip yenilmez değildir. En azından kaybetmemeliyim fikrine inan
XVIII. .-Rakibin kuvvetli ise rahat ol çünkü o kazanmak zorunda.
XIX. -Açılış bilgin sınırlı ise rakibini teori dışına çek.