Ayrıntılara girmem istendi… Evet, 1970’li yılları satranç adına da bilmek lazım diye düşünüyorum. Tepebaşında sakız apartmanı İstanbul satrancının kalbi sayılıyordu. Ondan önce gene tepebaşındaki kanuni esasi kahvesinde satranç oynanırmış. Ben o anlara yetişemedim. Daha sonra da Beyazıt semtindeki meşhur küllük ve Beyazıt Kıraathanesi satranç meraklılarının değişmez mekânlarıydı. Ben okuldan çıkınca önce Beyazıt sonrada İSD’ ye giderdim. Ama satranç tamamen amatörce kısaca kahve satrancı biçimindeydi. Mesela; ben “şah + piyon ve şah” oyun sonunda o piyonun nasıl vezir olamayacağını tamamen pratik yaparak, yenile yenile öğrenmiştim. Kısaca özellikle kahvelerdeki ustalar bir şey öğretmez sadece yenip kızdırırlardı. Dernekte oynanan açılışlar hep aynıydı. e4 e5…d4 d5.ondan sonrası Allah Kerim… Bir de Fransız açılışı tercih edilirdi tabiki ilk birkaç hamle. Yani kısaca açılış bilgisi yok idi. Zaten açılış kitabı da yoktu ki. Benim elimde o zamanlar incecik bir Alhek’in açılışının kitabı geçmişti ben de oradan olmayan Rusçamla açılışı kör topal öğrenmiş ve e4 hamlesine karşı Af6 oynadığımda özellikle kahve oyuncularının çok hoşuna gidiyordu. Zayıf hamle bu deyip hep kaybediyorlar ve beni küllükten kovuyorlardı.
Tabiki abim Rıza Öney’i de anmadan geçemem. O da gayet iyi oynar ve başlarda kendisinden parti dahi alamazdım. Kısacası ailecek satranççıydık. “Süer” satranç dergisinin kapağına başlık düşmüştü rahmetli Nevzat Bey. “Öneylerin en küçüğü ama en acarı” diye. Düşünsenize o yaşlarda olan benim mutluluğumu. Tabiki o zamanlar uluslararası turnuvalar yok denecek kadar azdı. Zaten hak elde etsem bile ancak babamın verdiği para ile katılabiliyordum. Babam adeta sanki benim için çalışıyor gibiydi. Dünya gençler, Avrupa gençler ve Balkan birincilikleri katılabildiğim tek turnuvalardı. Ancak Balkan birinciliğinde ya biz ya da Yunanistan sonuncu olurdu. Yani biz Yunanlılarla çekişirdik sonunculuk için. Yugoslavya, Bulgaristan, Romanya ve Arnavutluk diğer rakiplerimizdi ve hepsi de çok kuvvetli oyunculardı. SSCB ekolü… Bizleri şahıs olarak bir puan görürlerdi.6 masa üzerinden oynanan maçlarda yarım puan almak bile bir başarıydı.