O arada İstanbul satranç derneğine geldim, Beyazıt’ta Marmara Kıraathanesi’nde oynuyorduk. 68-69-70 yıllarında üç kez İstanbul birinciliği nasip oldu. Türkiye birinciliğinde en formda zamanımda beşinci oldum; yalnız şunu söyleyeyim, ilk dördü yenmeme rağmen beraberliğim fazla olduğundan beşinci oldum.
O senelerde dernek birincilikleri de aldım. Ahmet Tevfik Yücesoy, Ziya Bey… bunlar satrancın Türkiye’deki pirleri idi. İstanbul Satranç Derneği’nin kurucularından Selahattin Adil Paşa, Şükrü Saraçoğlu, Evrim Ertuğrul Bey gibi oyuncularla oynayamadım. Benim zamanlarımda Selim Palavan, Mümin Boysan, Nevzat Süer sağ, Villi Korfit mükemmel bir problem çözücü ve problem kurgucu, o da sağ idi. Çok arkadaşımız rahmetli oldu, ruhları şad olsun.
O yıllarda, inanırmısınz, İstanbul Satranç Derneği’ne benim elli sene devam etmemin nedeni, orada satrancın dışında İstanbul efendilerini görmemdi. Onlardan kültürel, sosyal bilgiler kapmak için derneğe gittim. Mesela Mümin Boysan, Musa Tebi sekiz lisan biliyorlar, her ikisi de yüksek gemi inşa mühensi… ikisi de sivil denizciydi. Hamburg’ta, Berlin’de okumuş; Alekhein’le simultane oynamış rahmetli iki abimiz. Onlardan feyz aldım.
Satranç bugün ne yazık ki o yılların ciddiyeti içerisinde oynanmıyor. Sebebi insanların vaktinin az olması. Yeni bazı sistemler getirdiler. Bizse hep döner turnuva oynadık. Yani yirmi kişi bir turnuvaya girdiğinizde on dokuz kişiyle de oynuyorsunuz…