1971 yılında Atina’da o yıllarda turnuvaları bırakmıştım, satrançla ilgili dünya basında çıkan haberleri izlemiyordum. Romanya ile oynadıktan sonra (Drimer 103 hamle ile en uzun maç) akşam yemeğimizi yerken İlhan Onat Yugoslavya ile eşleştiğimizi ve benim Kovacevic’le oyanayacağımı öğrenmiş bana yemekte şaka yollu yarın averaj oyuncususun ben de o zamanlar beni rahat yenebilecek Yugoslav oyuncularını az çok tanıyorum. Örneğin ;Matonaviç, Gligoriç… Merak ettim sorum, Kovacevic dedi. Yukarda belirttiğim için ben tanımıyorum, gülümsedim. Benim gülümsememden İlhan onu tanımadığımı anladı ve dedi ki;
Demir, Fischer’in bu yıl bir tek mağlubiyeti var o da senin oynayacağın oyuncuya seni yüze bir yener. Ben de “insan değil mi bir hata yapabilir” dedim.
Ve ertesi gün oynamaya başladık. Gerçekten çok güçlü beni adım adım bütün oyun müddetince baskı altında tuttu. Ancak bunu ben televizyonda da söyledim, satrançta da şans faktörü vardır. İşte bu oyunumuzda b7’de rakibin zehirli piyonu vardı ,benim o piyonu alacağımı düşünerek bir ara hamleyi görmedi ve ben vezirini boğarak oyunu kazandım. Ama tevazu göstererek söylemiyorum gerçek anlamda oyun kayıptı.
Masadan kalkarken turnuvanın oynandığı Zapion spor salonunda seyircilerden bir uğultu şeklinde “Bravo Türko” diye bir ses yükseldi. Turnuva salonundan dışarıya çıkıp derin bir nefes aldım heyecanım doruğa çıkmıştı.
Bahsi geçen oyun Büyüközkaya – Kovacevic