Satranç ve Buğday Hikayesi

Satranç ve Buğday Hikayesi

FM Selim Gürcan Yorum yapılmamış

Bundan yaklaşık 1400 yıl evvel Hindistan’da savaşmayı çok seven bir kral vardı. Bu kralın en büyük zevki savaş stratejilerini komutanlarına denetmekmiş. Savaş yıllarca sürer karşılıklı halklar büyük zarar görür. Bir süre sonra barış olsa da kral huyundan vazgeçemez ve sebepsiz yere bir başka komşusuna savaş açarmış. Yıllarca süren bu savaşlar elbette halkı perişan eder ve içten içe isyanlara sürüklermiş ama yapacakları da birşey yokmuş çünkü krala karşı gelmek öldürülmek veya iyi ihtimalle zindanda çürümek anlamına gelirmiş.

Bunalmış halk isyan edememenin çaresizliği içerisinde Hindistan’ın en bilgili kişisi olan “Yüce Bilgin”e gider. Yüce Bilgin gerçekten çok bilgilidir. Evinin içerisinde yüzlerce kitap bulunur. Halk derdini ona anlatmış ve bir şekilde kralı savaşmamaya ikna etmesini istemiş.

 

Yüce Bilgin düşüncelere dalmış çünkü kralı mantıklı bu davranışa ikna etmenin zorluğunu biliyormuş. Yüce Bilgin binlerce kitap okumuş ama kral belki ancak 1-2 kitap  ve doğal olarak cahil bir insanmış. İşte eski dönemlerde krallık yönetimlerinin sıkıntısıymış bu. Kral olmak için özel birşey yapmanız gerekmiyormuş. Sadece kralın oğlu olmak yeterliymiş. Ne seçim olur ne halk oy kullanırmış!

Yüce Bilgin “Benin eve kapanıp düşünmem lazım” demiş.

Halk heyecanla kapıda beklemeye başlamış. Bir, iki, üç, dört derken bir hafta geçmiş ve Yüce Bilgin evinden çıkmış. Halk heyecan içerisindeyken Bilgin “Beni krala götürün” demiş.

Krala Yüce Bilgin’in geldiğine dair haber verilmiş. Kral sevinmiş çünkü ne kadar cahil olsa da Yüce Bilgin’i takdir edermiş. Onu tahtında güzel bir şekilde karşılamış.

– “Hoşgeldin Bilgin. Bu ziyaretinin sebebi nedir?”

– “Değerli kralım size bir hediye getirdim!”

– “Çok sevindim. Eminim ki güzel bir şey düşünmüşsündür. Nedir O?”

Yüce Bilgin’in kucağında bir kutu varmış. Bakalım size ne olduğunu tahmin edebilecek misiniz?

Yüce Bilgin’i izleyenler içinden “Bu belki kitaptır akıllansın diye”  düşünmüş. Bu hikayeyi dinleyen öğrenciler ise içinde bomba olduğunu da düşünebilir (Ama o zamanlar bomba yoktu!) Yoksa içinden zehirli bir yılan çıkacak da kralı mı ısıracak?

Hayır hiçbiri. Yüce Bilgin akıllı bir insanmış ve sorunları barışçıl şekilde halledecek kadar da zekiymiş!

Kutunun içinden değişik şekilli taşlar çıkmış. KRal tabii ki ne olduğunu anlayamamış ama Yüce Bilgin anlatmaya başlamış:

– Kralım siz savaşmayı çok seviyorsunuz. Bu sebeple size aynı gün içerisinde defalarca savaşma imkanı verecek bir oyun getirdi. Bu ufak taşlar askerleriniz. İki tane atlı birliğiniz ve iki tane de filli askerleriniz var. Yine aynı şekilde iki tane savaş arabanız var (kaleyi anlatıyor) Eh siz de oyunda şahsınız! Ve de yanınızda baş yardımcınız vezir olacak.

– Bu gördüğünüz satranç tahtası üzerinde karşıdaki düşmanla savaşacaksınız!

Kral hemen oyunla ilgilenmiş. Taşların nasıl hareket ettiğini öğrenmiş. Oyunu öyle sevmiş ki bir daha komşularıyla savaşmamış çünkü satranç tahtasında savaşmak hem masrafsız hem de daha eğelenceliymiş.

Hindistan halkı böylece büyük bir beladan kurtulmuş. Öte yandan kral bu oyunu öyle beğenmiş ki Yüce Bilgin’e dile benden ne dilersin demiş.

Parada pulda gözü olmayan Yüce Bilgin “Kralım sizden çok fazla şey istemem buğday verseniz yeter. bakın bu satranç tahtası 64 kare. Birinci kareye bir buğday ikincisine 2, üçüncü kareye 4, dördüncü kareye 8 ve sonra hep böyle iki misli olacak şekilde her kareyi doldurmaya yetecek kadar buğday yeter demiş.

Kral kızmış. “Yüce Bilgin ben sana altın, elmas, toprak, malikane verebilirdim. Sen sadece buğday mı istiyorsun, hayret.” demiş. 

Ne var ki toplam buğday hesaplanınca 570 milyar ton buğday gerektiği bulunmuş. Bu kadar buğday yaklaşık 1000 yılda ancak üretilirmiş. Bu hesabı duyan kral Yüce Bilgin’i zekasından dolayı yine tebrik etmiş.

İşte satrancın bulunuş hikayesi böyledir. Aradan 1400 yıl geçmiş. Belki böyledir, belki de değildir!

Anahtar Kelimeler
Satranç Tarihi
Bir yorum yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir