1991 yılı Bursa Karacaali spor tesislerinde Türkiye Şampiyonası Yarı finali oynanıyordu. O zamanlar şimdiki nesillerin bilmediği bir uygulama vardı. Eğer maç çok uzarsa ertesi güne kalıyordu. Bu sisteme fransızca erteleme anlamına gelen “ajurne” deniyordu. Aslında bireysel satrancı inanılmaz derecede olumlu etkileyen ajurneler günümüzde malesef kullanılamıyor çünkü bilgisayarlar artık bir çok konumu detaylı analiz edebiliyor. Artık insanlar böyle konumlarda gruplar oluşturup kafa patlatmıyorlar.
Olaya dönersek, kardeşim 5. turda Hakan Han’la uzun uzadıya bir maç yapmış ve maç ajurneye kalmıştı. Şimdi konumu tam hatırlayamadığım bir kale finaliydi. Hakan Han bir piyon üstün tahtada iki tarafında en az beşer piyonu olduğu bir konumdu. 25 yıl öncesini hayal meyal da olsa hatırıyorum diyebilirim elbette. Kaldığımız odalar bir gençlik kampına ait olduğundan en az dört ranzanın olduğu ortalama altışar kişinin barındığı cinstendi. Dolayısı ile analizler eğlenceli ve öğretici geçiyordu. Yemekten sonra ajurne analizi başladı. Bir türlü çözüm bulamıyorduk. Her durumda Hakan kazanıyor gibi görünüyordu. Saatler süren analizin ardından ertesi gün tur öncesi tekrar analiz etmek üzere günün yorgunluğu ile birlikte uykuya daldık.
Bilirsiniz. İnsan zihni tuhaf işler. Bir probleme çok odaklı kalırsanız onu uykunuza da taşırsınız. Lusid rüya denen farkındalıklı bir rüya türü vardır. Rüyada olduğunuzu bilir ama bilinicinizi de korursunuz. Ben rüyamda ajurne maçı incelemeye devam ettim. Yedinci hamleden sonra bir devam yolu buldum rüyamda ve beraberliği sağlayabiliyordu. Sabah kalktığımda herşeyi hatırlıyordum. Takım üstünde de denemelerimizi gerçekleştirdik ve sonrasında maçta beraberliği yakaladı. Gerçi Hakan da o durumu çözmüş farklı fakat daha zor bir devam yoluna girdiği için beraberlik olmuştu ama en azından rüyada problem çözmenin hazzına varmıştım. Sizin de günlük yaşamda mutlaka başınıza gelmiştir satranç veya bir başka konuda çok düşündüğünüzde bunu rüyanızda çözmeniz. Varsa anılarınızı yorum olarak ekleyebilirsiniz.